Dünyaya geliş anımızdan itibaren her insan gibi belirli koşullarda yaşamaya devam ederiz.Ancak yaratanın her birimize verdiği özellikler veya yetenekler arasında farklılıklar gözlemlenir.Bu gerçeklik ise etrafta söylenen her insan çift yaratılır sözünün aksidir velhasım kelam kimse çift yaratılmaz,tek yumurta ikizi doğanlar dahil.Çünkü gözle görünebilir veya görülemez bir çok farklılıklara sahibizdir tıpkı diğer canlı türleri gibi.Zaten herkes aynı özelliklere sahip olsa birbirimizi nasıl tanıyabilirdik ya da bu dünya şimdiye kadar bu kadar gelişmiş olur muydu?
Çoğu insan ise kendine biçilmiş yeteneğin farkına varsa da onlardan vazgeçerler ya da vazgeçmek zorunda kalırlar.Bu sizce olması gereken midir?Kendimize karşı olan bir savaş açmış olmaz mıyız,üstelik yapabildiklerimiz ortadayken?
Her şeyin dönüm noktası ise buradan başlıyor,olması gerekene rest çekip yeni bir hayat önlerine sunuyorlar.Başta bu kadar cazip gelen bu hayat,ileride de aynı şekilde devam edecek midir?
Dünyaca ünlü fizikçi Albert Einstein ise bu durumu “Aslında herkes dahidir…Ama siz bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız,balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.”sözleriyle yorumlamıştır.
Albert Einstein’ın ders niteliğinde olan bu sözü ise bize yeteneklerimize,becerilerimize göre bir yol almamız gerektiği gerçeğinin en somut kanıtı olabilir.Çünkü geleceğe dair planlar yaparken göz önünde bulundurmamız gereken kendimizdir.Yapamayacağımız işlerin altına girmek bizi yorar ve en sonunda dayanamayıp altında ezilmiş buluruz kendimizi.Bu dünyada herkes profesör olmak isteyebilir ancak bunun mümkünatı yoktur.Böyle bir durum söz konusu olsa bile diğer meslekleri kim yerine getirecek?Her ne kadar hor görülse de dünyanın bir profesöre ihtiyacı olduğu gibi bir çöpçüye de ihtiyacı vardır.Kendimize ait olan meslekleri doğru karar aldığımızı sanarak reddetsek bile o doğruluğundan emin olduğumuz düşünceler bizi hayal kırıklığına uğratmaya yeterince yetmektedir.
Bazı ülkelerde ise bu konu daha da ciddiye alınmıştır.Hiç bir ebeveyn çocuğunun başarısız olduğu dersin ya da aktivitenin kursuna göndermek istemezmiş.Aksine,başarılı olduğu konuların dersini aldırarak daha da gelişmesini tercih edermiş.Daha küçük yaşlarda bu sisteme alışan çocuklar ileride büyük kararlar alacakları zaman doğru seçimler yapmayı böylelikle benimsemiş olurlar. Albert Einstein’ın sözüne geri dönücek olursak bir balık ağaca nasıl tırmanamazsa hayatında hiç spor yapmamış birey koşmakta bile tereddütsüz zorlanır.Balık asla bir ağaca tırmanamayacak olsa da insan elbet koşmayı becerebilir ama yeterli olacak kadar gelişebilir mi?
Öte yandan Albert Einstein gibi birçok bilim insanı da icatlarını ortaya çıkartana kadar yüzlerce deneme yapmışlardır ama onlar yarı yolda sıkılıp,vazgeçip başka işlerle uğraşmamışlardır.Sahip oldukları yetenekler sayesinde her başarısız denemelerinde yeni bir şey öğrenerek başarıya ulaşmışlardır.Eğer onlar da yarı yolda kendilerinin aptal olduğunu düşünerek vazgeçselerdi ne Thomas Edison bulurdu ışığı ne de Alexander Graham Bell bulurdu telefonu.Bu dünyanın şekil almasını sağlayan bu insanların kendinden vazgeçmemesi değil midir?
Her insan özünde sahip olduğu özellikleri keşfedip kıymetini bilmelidir.Ait oldukları kalıptan başka bir kalıba girerlerse daha da daralacaklarını bilmeleri gerekir.