Parti günü geldiğinde içimde bir karışıklık vardı. Arkadaşım beni içten bir davetle çağırmıştı ama kimseyi tanımadığım bir ortama girmek beni biraz tedirgin ediyordu. Kapıyı çaldığımda yüzüme yayılan sıcak bir gülümseme, kaygılarımı hafifletmişti. O, beni diğer misafirlerle tanıştırırken kendimi biraz garip hissetsem de herkes oldukça sıcakkanlı görünüyordu.
Başlangıçta bir köşede durup insanları izlemeyi tercih ettim. Kahkahalar yükseliyor, sohbetler koyulaşıyordu. Bir süre sonra biri yanıma gelip sohbete başladı. Basit bir soruyla başlayan konuşma, bir anda uzun bir muhabbete dönüştü. Ortak noktalar buldukça çekingenliğim azaldı. Ardından başka biri gelip aramıza katıldı ve konu iyice dağıldı. Bu döngü birkaç kez tekrarlanınca ortamın aslında hiç de düşündüğüm kadar yabancı olmadığını fark ettim.
Parti ilerledikçe samimiyet arttı. Bir oyun oynandı ve kahkahalarla dolu anlar yaşandı. Dans edenleri izlerken arkadaşım gelip beni de piste çekti. İlk başta utansam da bir süre sonra eğlenmeye başladım. Günün sonunda, geldiğimde hissettiğim gerginlikten eser kalmamıştı.
Eve dönerken düşündüm: Yabancı bir ortama girmek her zaman kolay değil ama bazen o ortam size beklediğinizden çok daha fazlasını sunabilir. Belki de önemli olan, kendine küçük bir şans tanımaktı. Bu parti bana sadece yeni insanları değil, yeni bir bakış açısını da tanıtmıştı. Yalnız başıma bir yere gittiğimde başta hissettiğim endişelerin, yeni arkadaşlıklarla son bulduğunu fark ettim ve bu geceyi unutamayacağım bir deneyim olarak hatırladım.