Asansör

“Kardeşim büyük ve görkemli bir hastanede çalışıyordu. Kendisi çocuk doktoruydu. Küçüklüğünden beri hayali çocuk doktoru olmaktı ve bu hayalini gerçekleştirmek için çok çalıştı”. Ablam beni herkese böyle anlatır ama aslında o büyük ve görkemli hastanede aslında neler yaşandığını bilmiyor. 2 Ocak 1984 , herkesin mutlu uyandığı yeni yılın neşeli bir günü . Sabah erken kalktım ve hastaneye geldim . O gün hastanedeki ilk günümdü çok heyecanlıydım . Başhekim ile görüştükten sonra odama geçtim , masamı düzenledim ve gelecek minik hastalarımı bekledim. Odamın kapısı çalındı ve içeriye yaklaşık üç veya dört yaşında bir erkek çocuğu ve annesi girdi. “ Şikayetiniz nedir?” diye sordum . “ Oğlum Kerem’in dün akşam çok ateşi vardı ama düşürdük . Bu sabahta öksürmeye başladı ve kendini halsiz hissettiğini söyleyince bende hastaneye getirdim”. Ayağa kalktım ve Kerem’in yanına gittim . Birkaç küçük kontrolden sonra annesine döndüm “ Endişelenecek bir şey yok sadece grip olmuş . Size şimdi birkaç zararsız ilaç yazacağım düzenli kullanılırsa yakında iyileşecek.” dedim. “ Çok teşekkür ederiz” dedikten sonra çıktılar. Doktor olmadan önce babam bana hep ilk hastanı unutmayacaksın derdi ama hiç inanmazdım ne de olsa hastane hep dolu olur diye düşünürdüm ama gerçekten de haklıymış ilk hastamı Kerem’i asla unutmadım. O gün ilk hastamdan sonra birkaç hasta daha geldi ve asistanıma yemek yiyeceğimi söyleyerek odamdan çıktım ve asansöre doğru ilerlemeye başladım . Asansöre binerken yanımda bir doktor daha vardı . Dokuzuncu kata çıkmak için düğmeye bastım . Kantine gidip yemeğimi yedikten sonra diğer hastalara baktım ve ilk günüm bitmişti. Böyle anlatınca herkese normal bir ilk gün gibi geliyor . Evet, hastanede normal bir gündü ama çalışmaya devam ettikçe bir şeylerin farkına varmaya başladım .Artık ilk günümü biliyorsunuz . Peki, son günüm nasıldı? Yine her şey normaldi ya da ben öyle sanıyordum. Bazı hasta dosyaları ile ilgili bir sıkıntı olmuştu ve başhekimi görmeye gidiyordum. Asansör geldiğinde ameliyathaneden çıkan bir doktor dördüncü kattaki ofisine inmek için benden düğmeye basmamı istedi çünkü yanında bir hasta vardı. Asansör sekizinci kata gelip durdu ve kapıları açıldı . Asansör kapısının önünde bir çocuk dikiliyordu. “ Aşağıya mı iniyor ?” diye sordu çocuk . Doktor çocuğu dikkatlice süzdü ve cevap verdi. “ Hayır, yukarı çıkıyor”. Düğmeye bastı ve asansörün kapıları kapandı . Tam ben sorarken yanındaki hasta doktora dönüp sordu : “ Neden çocuğun bizimle birlikte asansöre binmesine izin vermedin? Aşağıya iniyorduk zaten” . Doktor “Çocuk çoktan ölmüştü. Geçtiğimiz gün lösemiden hayatını kaybetti” dedi. O an ne yapacağımı şaşırdım . Kanım donmuştu böyle bir şeyin olması imkansızdı . İçimden bir ses girilmez yazan kapıyı sonuna kadar açtığımı söylüyordu. Hasta kendini toparladıktan sonra devam etti ben ise hala olayın anlamaya çalışıyordum. Hasta “ Ölü olduğunu da nereden çıkardın?” diye sordu. Doktor “ Sol bileğindeki mavi bilekliği görmedin mi ? Ölenleri morga götürmek için mavi bileklik ile işaretler”. Hasta “ Yani benim gibi mi ?” dedi sol bileğini göstererek. İşte buda istifa etmeden önceki son günüm. Hastane daha sonra akıl hastanesine çevrildi ve birkaç yıl önce kapatıldı. Kimse ne olduğunu hala bilmiyor.

(Visited 34 times, 1 visits today)