’’Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.’’ Victor Hugo’nun da dediği gibi kitap okumak vazgeçilmez bir tutkudur. İnsan kitap okurken başka dünyalarda kaybolur, gerçek dünyadan uzaktadır ve bu insana huzur verir. Çünkü herkes azıcık da olsa gerçek dünyadan ve sorumluluklarından kaçmak ister ve kitaplar ise adeta bir kapıdır. Bugün size, okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım birkaç kitaplar önereceğim. Umarım siz de okurken benim gibi zamanın akışında kaybolursunuz.
Klasiklerle başlayalım. Jane Austen’in ve dünya klasiklerinin en önemli eserlerinden biri olan ’’Aşk ve Gurur’’ okuduğum en keyifli kitaplardan biriydi. Kitapta Elizabeth Bennet ve Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmanın sevgiye dönüşmesini anlatıyor. Bu romanın betimleniş şekli ve Jane Austen’in kullandığı üslubun okurda büyük bir etki bıraktığını ve okuma listenize eklenmesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Yine bir klasik olan Nikolay Gogol’un eseri ’’Bir Delinin Hatıra Defteri’’ Rus Edebiyatı’nın önemli yapıtlarından biri. Komedi ile harmanlanmış olan roman, okuyucuyu etkisi altında bırakıyor. Kitap, ana karakterin akıl sağlığını yitirerek kendini İspanya kralı sanması ile devam ediyor ve delinin hapse girmesiyle sona eriyor. Kitapta delinin duyguları ve yaşadıkları okur tarafından hissediliyor.
Gelelim Türk Edebiyatı’na. Halit Ziya Uşaklıgil ve Türk Edebiyatı’nın en önemli romanı olan ve birçok kez ekranlara yansıtılıp izleyenleri etkisi altında bırakan Aşk-ı Memnu benim en sevdiğim Türk klasiğidir. Hikayesinin her dönem güncelliğini koruması ve dilinin akıcılığı ile insanı kendisine hayran bırakan bir etkisi vardır. Kesinlikle okunması gereken bir başyapıt olduğunu düşünüyorum.
Sırada yeni nesil yazarlardan biri olan ve son dönemde popülerliği giderek artan Dan Brown’un ’’Melekler ve Şeytanlar’’ isimli romanı var. Cinayet, gizli örgütler ve sanat tarihine ilgi duyan okurlara önerebileceğim bir kitap. Harvard Üniversitesi’nde bir simge bilimci olan Robert Langdon bu serüvende Vatikan topraklarında gizlenmiş olan şifreleri çözerek yetkililere yardımcı olmaktadır. Şok edici bir sonla biten bu romanı okurken zamanın akışında kayboluyor ve kitabı asla bırakmak istemiyorsunuz.
Son olarak Dan Brown’un eseri olan ve ’’ Melekler ve Şeytanlar’’ gibi beyaz perdeye aktarılan ’’Da Vinci Şifresi’’ kitabından bahsedeceğim. Ana karakterin tekrardan Robert Langdon olduğu bu romanda Langdon bu sefer Louvre Müzesi’nden kaçarak Da Vinci’nin şifresini kırıyor. Çok heyecanlı olan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Benim keyif alarak okuduğum bu kitapları umarım ki sizde severek okursunuz. Umarım ki sizde benim gibi Aşk-ı Memnu ya kapılıp Da Vinci şifresiyle zamanın nasıl geçtiğini unutursunuz. Keyifli okumalar…