Bu aralar düşündüğümüz ne de çok şey var değil mi? Okul, iş, ülke, siyaset, yönetim, ekonomi…Fakat sanki bir şeyler eksik gibi değil mi? Bu aralar yaklaşan ve 100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’mız gibi mesela. Aslına bakarsak bu “düşünmek zorunda olduğumuz şeyler silsilesinin” pozitif bir yanınında var olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü bu tür şeyleri düşünebilmek için en başta bağımsız olmak gerekir. İşte bu bağımsızlığı bundan tam 100 yıl önce kurulan, uğrunda binlerce şehit verilen ve sonunda büyük uğraşlarla kurulan cumhuriyete borçluyuz.
Cumhuriyet nedir, diye düşündüğümüzde karşımıza çıkan basit tanım bana göre yetersiz kalmakta. Bunu tanımlayarak bakmayı değil düşünerek, geçmişi bilerek bakmayı çok daha doğru buluyorum. Cumhuriyet’imiz bundan tam 100 yıl önce 29 Ekim günü kurulmuş. Ancak böyle söyleyince hemencecik kurulmuş gibi görünebilir. Fakat Cumhuriyet düşmanla ve eski rejimle verilen uzun bir savaşın sonucu Mustafa Kemal Paşa’nın çok büyük katkıları ve önderliğiyle kurulmuştur. Şimdi Cumhuriyet’imiz kuruluşunun göründüğü kadar kolay olmadığını hatırladığımıza göre bir de Cumhuriyetin bizim için neden bu kadar önemli olduğuna bakalım. Bunu anlamak için önce Cumhuriyet kurulmadan önceki çatışma ortamını ele almak gerek. Bu dönemlerde Osmanlı gerçekten de zor durumdaydı ve hem kendine müttefik bulamıyordu hem de kendi bünyesindeki halka söz geçiremiyordu. Derken büyük savaşlar patlak verdi ve önceden de çok da fazla olmayan haklar artık hiç yoktu. İşte şimdi Türk milletinin kurtuluş zamanıydı. Büyük bir mucize oldu ve Mustafa Kemal adında bir asker okulu bitirdi. O zamanlar elbette kimse tarafından bilinmese de bu asker bir ülkenin, bir milletin kurtuluşuydu. Parlak fikirleri ve dahiyane taktikleri vardı. Uzun süre verilen büyük savaşlar sonucunda Türk milleti kazanmıştı bu savaşı. Artık halkın üzerinde onlara baskı yapan ve özgürlüklerini kısıtlayan hiç kimse yoktu. Artık bağımsızdık! Evet, savaşı kazanmıştık ve bağımsızdık ama bir eksiklik vardı: Yönetim. Mustafa Kemal Paşa bu eksiğin farkındaydı ve hala resmi olarak devam eden yönetimle bu eksiğin giderilemeyeceğinin de farkındaydı. Ta ki o fikri ortaya atana kadar: Cumhuriyet. Buradan sonra Cumhuriyet, verilen büyük diplomatik çatışmalarla kuruldu. İşte artık zaman Cumhuriyet zamanıydı. Yeni bir anayasa oluşturuldu ve halka haklar verildi. Bu hakların neler olduğuna bakacak olursak : Eğitim, seçme ve seçilme, kıyafet inkılapları, seyahat özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve saymakla bitmeyecek daha bir çok şey vardı. Artık halk devlet için değil, devlet halk için vardı. Artık herkes özgürdü!
İşte böyle kuruldu Cumhuriyet. Bize bunca hak ve özgürlük bıraktı ve bu yıl 100. yılını kutluyoruz. Tamamen verilen bunca uğraş, şehit ve emek sonucunda kendi ülkemizi kendimiz yönetebiliyor, Özgürce okul sıralarında oturabiliyor ve de en önemlisi bağımsız olduğumuzu biliyorduk.