İnsanlar asırlardır kendilerini, sevdiklerini ve yaşadığı anıları nasıl saklayabilecekleri konusunda yol bulmaya çalışmışlardır. Gördüklerini resimlemek onların kalıcı olmasını sağlamak, üstelik yenilen yemeklerin bile resimlenmesi gibi hususlar fotoğraf sayesinde mümkün olmuştur. İlk zamanlarda, duvarlar ve taşlar bu resimlerin çizildiği yerler olarak karşımıza çıkmış ve o tarihlerde çizilen figürlerden günümüze ulaşmayı başaranlar olmuştur. Daha sonraları ise fotoğraf makinalarının icat edilmesi ile fotoğrafların elde edilmesi ve saklanması ayrı bir boyut kazanmıştır. Bu fotoğraf makinalarında filmler kullanılmış ve fotoğraf stüdyolarında tab edilerek basılı hale getirilmiştir. Günümüzde ise yüksek teknoloji sayesinde profesyonel kameralar bulunmakta hatta cep telefonlarından bile kusursuz fotoğraflar çekebilmek mümkün hale gelmiştir.
Aynı zamanda bu fotoğraflar üzerinde belirli düzenlemeler ve değişiklikler yapılabilme imkânı da teknolojik gelişmelerle paralel olarak hayatımıza girmiştir. Düzenlemekten kasıt sadece bir filtre eklemek veya fotoğraf boyutunu küçültmek gibi oynamalardan ziyade farklı bir anlam kazanarak adeta fotoğrafı baştan yaratma olayına dönüşmüştür. Yapılan bu işlemle genel olarak ‘’Photoshop’’ adı verilmiştir. Photoshop kelimesinin sözlük anlamı ise “Önceden oluşturulmuş fotoğrafları vektörel olarak değiştirip yapılandırılabilecek bir resim editörü.’’ şeklinde tanımlanmıştır. Günümüzde Photoshop kullanımı her geçen gün daha fazla artmıştır. Özellikle sosyal medya üzerinde fotoğraflar paylaşılırken bazı insanlar için Photoshop kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Kimi bu uygulamayı eğlence olarak kullanırken, kimi de kendilerini beğenmediklerinden dolayı Photoshop kullanmaya başlamışlardır.
Sosyal medya üzerinde gördüğümüz, takip ettiğimiz kişiler her zaman mükemmel olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Her daim güzel, yakışıklı, çekici durmakta ve bir süre sonra insanlarda bende neden böyle vücut, yüz, güzellik yok olgusu oluşmaya başlamaktadır. Bu durum da kişilerin kendi görünüşleri hakkında olumsuz düşüncelere kapılmalarına, kendilerini beğenmemelerine sebep olmaktadır. Eğer bu durum artar ve bir hastalık haline gelir ise “Dismorfik Bozukluk” adı verilen bozukluk ortaya çıkar. Sonucunda daha iyi ve güzel görünmek, daha iyi giyinmek, daha pırıltılı hayatlar sürdürmek gibi istekler artmaya başlar.
Her ne kadar insanlar sosyal medya hesaplarında kusursuz, güler yüzlü ve her zaman neşeli gözükse de gerçekte tam tersi durumla karşılaşmak mümkün olabilmektedir. Örneğin sosyal medya bağımlıları sadece fotoğraf çekinip paylaşım yapacakları zaman güler yüzlü ve neşeli hale bürünmeye başlamakta, normal yaşamlarında ise hep elinde olmayan diğerlerinin paylaştıkları güzellikleri düşünmekte ve gün geçtikçe elde edemeyeceklerini hissettiklerinde umutsuzluğa kapılabilmektedirler. Bütün bunların sonucunda ise özgüvensizliğe kapılmak gibi hususlar doğmaktadır. Bu nedenle kendimizi sevmeyi bilmeli, arkasındaki gerçekleri bilmediğimiz fotoğraflara bakarak kendimizi üzmemeyi bilmeliyiz.