Bir gün öğretmenimiz dörder kişilik gruplar kurmamızı, o gruplar ile beraber bir kampa gidip orayı araştırmamızı söyledi. Ertesi gün, dört kişi halinde ormana gittik ve çadırlarımızı kurduk. Diğer gruplar bizden farklı yerlerdeydi. Çadır işi hallolunca sıra odun toplamaktaydı. Her grupta iki kişi olacak şekilde birbirimizden, odun toplamak için ayrıldık. Ben en iyi arkadaşım Esen ile odun arıyordum, diğer arkadaşlarımız ise Çağan ve Cenker’di. Bir süre sonra ikimiz de çok yorulmuştuk. Hava da iyice kararıyordu. Aynı zamanda yanımızda yiyecek hiçbir şey de yoktu. “Umarım Çağan ile Cenker iyidir.” diyorduk Esen ile konuşurken. Saat çok geç bir zamandı ve biz hâlâ kamp alanına dönememiş, kamp alanının yolunu arıyorduk. Sanırım kaybolmuştuk. Esen’e “Sanırım kaybolduk!” dedim. O da ” Ne yapacağız?” diye sordu. İkimiz de çok korkmuştuk. Ayrıca çok da uykumuz gelmişti. Ne yapacağız diye düşünürken Esen bağırdı “Buldum!” diye. Bunun üzerine “Ne buldun?” dedim. O da “Bulduğumuz sopalarla kamp alanına dönene kadar idare edebileceğimiz küçük bir barınak, büyük yapraklar ya da sarmaşıklar bulup onlarla birlikte yatak yapabiliriz.” dedi. “Bu fikir çok iyi bir fikir!” dedim Esen’e ve aynı zamanda çok sevindim. Hemen yapmaya koyulduk. Ben barınağı tamamlıyor, Esen ise sarmaşık ve büyük yapraklar arıyordu. İşimiz bitince yıldızları sayarak derin bir uykuya daldık.
Ertesi sabah kamp alanına dönmeye çalışırken Cenker ve Çağan ile karşılaştık. Onlar da erkenden kalkıp bizi aramaya çıkmışlardı. İyiler diye çok sevinmiştik. Onlar da bizim iyi olduğumuzu görünce çok sevindiler. Hep birlikte kamp alanına döndük ve kahvaltı yaptık. Öğle vakti olmak üzereyken aklıma çok önemli bir şeyi unuttuğumuz gelmişti. Hemen herkesin yanına gidip bağırdım:
– Öğretmenin verdiği araştırma ödevini yapmadık ve bugün son gün! Yarın geri dönüyoruz. Herkes bir ağızdan: – Aaa, ödev vardı değil mi? dedi. Sonra ben: Neyse ki bugünün bitmesi için hâlâ zaman var. Öyle değil mi? dedim. Sonra Esen: – Hadi daha fazla zaman kaybetmeden ödeve başlayalım. Sonra akşam yemek için balık tutmaya gideriz. Ardından kitap okuruz. Ardından….. diyecekken:
– Tamam tamam anladık, bunları bir yapalım da yaptıktan sonra ne yapacağımızı düşünürüz. dedim. Bu sırada Çağan:
– Hadi artık uzatmayın. Hemen başlayalım. dedi ve ödeve başladık.
Ödevimiz bitince kamp alanından oltalarımızı aldık ve akarsuya doğru yürüdük. Vardığımızda birkaç tane balık, birkaç tane yengeç ve bir ahtapot tutmuştuk. Akşam olmadan kamp alanına dönüp, ateşimizi yakıp, yakaladığımız hayvanları bir güzel pişirip hep birlikte yedik. Yere uzandık ve gökyüzündeki bulutları sırayla bir şeylere benzettik. Uykumuz gelince çadırlara girip uyuduk. Sabah kalkınca hemen hazırlandık ve bizi alacak otobüsün yolunu tuttuk. Yürürken sohbet ettik ve bir sürü çiçek gördük. Otobüse vardığımızda, otobüse binmeden önce tabii ki anneme bir demet çiçek almayı unutmadım.