Yorucu bir okul günüydü. Bulut, okuldan çıkmış evine dönüyordu. Bulut; kendisini herkesten üstün gören, kimseyi beğenmeyen, okulun başarılı ve gözde öğrencilerinden biriydi. Evinde yüzlerce sertifika ve madalya vardı. Bu başarılarına rağmen kimseyle arkadaş olamıyordu. Çünkü kimseyi kendi arkadaşı olacak kadar beğenmiyor, onları küçük görüyordu. Sürekli etrafta “Benim başaramayacağım şey yoktur.” diyerek gezerdi. Ama herkesin başına talihsizlikler gelebilir ve Bulut’un da hayatı o gün yaşanan olay ile değişti.
O gün çok önemli bir sınavı vardı. Ancak Bulut, hastalığı nedeniyle kendini kötü hissetmiş ve sınava da yeterince odaklanamamıştı. Sınav sonunda düşük not aldığını öğrenen Bulut, hayatının en büyük şokunu yaşadı. Çünkü bu, hayatında ilk kez 100 alamadığı gündü. Bunun üzerine sınıfta oturup ağlamaya başlayan Bulut, arkadaşlarının desteğiyle gözyaşlarını sildi. Zamanında konuşmadığı, küçümsediği ve beğenmediği arkadaşları; onun bu mutsuz gününde ona destek olmuş ve ona yardım etmişlerdi. Bulut bu duruma çok şaşırmıştı. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordu. Çünkü o, arkadaşlarının yüzlerine bakmamış ve onlarla alay etmişti. Üstelik her zaman en başarılı kişinin kendisi olmasını istemişti.
Bulut, bu olayın üzerine arkadaşlığın ve yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi. Bu olay ona büyük bir hayat dersi olmuştu. Bütün arkadaşlarından geçmişte yaptığı hatalar nedeniyle özür diledi ve onlara destekleri için teşekkür etti. Bundan sonra hem iyi arkadaşlıklar kuracak hem de arkadaşlarının derslerine yardım edecekti.