Hayatta bir sürü keşkeler vardır. Yaptığımız iş istediğimiz gibi ilerlemiyor veya sonuç vermiyorsa mesela tartışmaşız herkes keşke lafını kullanır. Benim keşkelerime gelirsek, elbette birden fazla anım var benim de, ama başıma birgün öyle bir şey geldi ki ciddi anlamda o an ‘Keşke böyle olmasaydı, keşke kendimi tutsaydım.’ dedim. Lafı dolandırmadan başlayayım öyleyse.
Benim adım Ludmila, babam Kazagistan, annem Türkiye de doğup büyümüş ama babam büyükbabamın işlerinden dolayı Türkiye’ye sık sık seyehate geliyormuş annemle de, babam üniversite tercihini Türkiye’den yana kullandığı zaman aynı üniversitede tanışmışlar. Annemle babam kendilerini bildi bileli hep edebiyat aşığıyla yanıp tutuşurlar, evimizin salonunda Sabahattin Ali, Oğuz Atay, Peyami Safa, Lev Tolstoy, İvan Turgenyev gibi önemi edebiyatçıların olduğu, ailemiz için çok önemli bir köşe bulunmakta. Çekirdek ailemden az çok bahsetmiş bulundum, szilere biraz büyükbabamdan bahsetmek istiyorum. Küçüklüğümden beri büyükbabama karşı hep mesafeli ve temkinli davranmışımdır, sebebi ise büyükbabamın evde büyükanneme ve babama hep sesini yükselterek konuşması ondandır sebep büyükannemi hiç göremiyorum,ne zaman onu ziyarete gelsek bize sabırla soframızı kurar,etrafta dağınıklık varsa onu toplar ve usulca odasına istirahata çekilirdi. Annem ve babam büyükannemle ne kadar konuşursa konuşsun tavırlarında bir değişiklik yoktu, büyükannemi yakından tanıyamamak beni içten içe hep üzerdi.
Hergün olduğu gibi sabah 10.00’da uyandım ama içimde bi sıkıntı vardı her an bişi olucakmış gibi geliyordu, içimdeki bu sıkıntılardan kurtulmak için lavaboya geçip elimi yüzümü iyice yıkamaya başladım, yüzümü iyice duruladıktan sonra kurutmak için havluyu aldım ve kuruttuktan sonra havluda hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım ve çığlık atmaya başladım annemle babam koşar adım yanıma geldiler, havlu kan içindeydi ben ağlarken gözyaşlarımdan biri elime düştü ve inanılmaz derecede yakmaya başladı. Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı, ellerimde onlarca kesik vardı ve hepsi feci şekilde kanıyordu, annemle babam hiç vakit kaybetmeden beni en yakın sağlık ocağına götürdüler. Annemin kafası karışık babama, babam da aynı şekilde anneme bakıyordu, aynı merakın 10 kat fazlası bendeydi. Sabah uyandığımda böyle bir şey olmadığına emindim, lavobaya geçerken de elimi yıkarken de bir sıkıntı yoktu her ne olduysa o havluyu kullandıktan sonra oldu. Elime atılan dikişlerin sayısını net olarak bilmiyorum, ellerim sargılı yatağımda uzanıyorum vücudum yaz mevsiminde olmamıza rağmen buz tutmuş babam bir yandan kitaplığından benim için seçmiş olduğu öyküyü okuyor,annem vücudumun sıcaklığını düşürmeye çalışıyor ama tüm çabaları boşuna, soğuğu iliklerime kadar hissediyorum. Aradan biraz aman geçiyor annem bir kolumdan babam diğer kolumdan tutup beni yürüyüş yapmam için zorluyordu, ayağa kalktığım an tüm görüntüler silindi hatırladığım son şey annemin duman karası saçlarını kulağının arkasına götürerek çığlık atmasaydı.
Bilincim açıldığında annemle babam şükretmeye başladılar, onlara ne olduğunu sorduğumda aldığım cevap beni bir hayli şaşırtmış ve ürkütmüştü. Yaklaşık 3 gün boyunca bilincimin kapalı olduğunu öğrendim. Aradan 2 saat geçti ve yemekten hiç haz etmediğim hastane yemeklerim geldi. Annem evrak işlerini halletmek üzere odadan çıktı ve babamla baş başa kaldık. Babam yemeği önümde koyup yedirmeye başlayınca bana kurtlarla ilgili bir şey yaşayıp yaşamadığımı sordu, olumsuz yanıt aldıktan sonra niye sorduğunu idrak edemediğimi anlamış olsa gerek bilincimin kapalı olduğu süreç boyunca kurt diye sayıklayıp durmuşum. Yemeğim bittikten sonra annem babamı arayıp bir sıkıntı çıktığı için yanına gelmesini rica etti. Babam benim iyi olduğumdan emin olduktan sonra odadan çıktı ve bir sorun olursa hemşireyi çağırmam konusunda uyardı. Babam çıktıktan sonra önümdeki duvara bakarken babamın söylediği şeyler aklımdan çıkmıyordu doğrusu, garip olaylar ardı ardına gelmeye devam ediyor diye düşünürken aniden telefon çaldı. Bir yandan ürküyor bir yandan da açma fikri beynimi kurcalarken telefonu açma kararı aldım. En sonunda telefonu açma kararı aldım ve arıyan kişi büyükannemin ta kendisiydi, şaşkınlık içerisinde ona nasıl olduğunu sordum. Büyükannem rusça konuşuyordu ama sesi olduğundan daha kalın ve fısıltılı çıkıyordu Rusçam çok iyi olmasa da babamdan duyduğum kadarıyla az da olsa biliyordum. Pür dikkat babaannemi dinledim bana söylediği şeyleri daha önce duymuş olamazdım sadece bir kelimeyi doğru anladığımdan emindim kurt.. Dedem içeri girmiş olamlı ki kavga sesleri geldi ve telefon aniden kapandı her ne olduysa o telefonu açtıktan sonra oldu. 2 gün sonra evime taburcu edildim saat 3.30 civarlarında babaannemin sesini duydum uyandım her şeyin iyi olduğundan emin oldum ve uyumaya başladım. Saat 5 ben çığlıklar içerisinde uyanıyorum annem başımda ağlıyor,babam elmden tutup ismimi haykırıyor uyanmam için. Bu rüyalar 2 ay boyunca peşimi bırakmamasıyla birlikte annem ve babam psikiyarist aramalarına devam ediyor onlarcasıyla konuştum ve bana iyi gelen tek bir psikiyatrist bile çıkmadı, okulumdan bir süreliğine alındım. 1 ay sonra büyükannem ziyarete gelince nöbet geçirdim elime geçen her şeyi ona fırlatmaya başladım bunların hiç birinin bilincinde değildim. Büyükannem 3 senedir annem ve babamın yoğunluğundan dolayı yemekleri kendi hazırlayıp getirirdi 5 aydır başıma gelen olaylardan dolayı gelip görmek istemiş belli ki. Ertesi gün büyükannemin yine eve gelmesini istediğimi söyledim anneme ve bu ricamı babaanneme iletip kabul etmesini sağladı. Babaannemi ağırlamak için aşağı salona indim kitaplığın önündeki kahverengi deri koltuklara geçtim ve aynı tepkiyi göstermemek için kendimi tembihledim. En sonunda eve geldiğinde ve görüş açıma girdiği zaman tekrardan bilinçsiz bir şekilde nöbet geçirdim ve elime gelen cam vazoyu büyükanneme doğru fırlatıp yere çömeldim. Alt komşu sesi duymuş olsa ki bir şey olduğunu zannedip hemen polise haber vermiş. Sonrası yok.
Ben Ludmila 28 yaşındayım, hayatımın en güzel yıllarını bu bembeyaz oda da geçirdim, 16 yaşımda akıl hastası ilan edildim tımarhaneye kapatıldım bugün çıkış günüm annemle babam beni bekliyor elimde 6 sene önce mide kanserinden vefat eden büyükannemin yazdığı mektup var. ‘ Ludmila hayatım boyunca bir torun istedim, en sonunda oldu ama doğduğun günden beri hiçbir işimiz ras gitmedi gitmiyor. Senden hep nefret ettim, senden dolayı oğlum beni ziyarete geldiğinde bile yanına gidemiyordum sırf senin yüzünü görüceğim diye. Eşim yani pek kıymetli büyükbaban sen doğduktan sonra sinir hastası oldu evliliğim ilerlemiyordu. Senden acilen kurtulmam gerekiyordu sen oraya tıkılmadan 3 sene önce elime kusursuz bir fırsat geçti 3 sene boyunca yemeklerini sana ben yaptım getirdim. Sen doğduğundan beri hayatım mahvolduysa senin de olmalıydı. Yemeklerinin içine ilaç koymakla başladım ve az insanın bildiği kurt ritüelini denedim üstünde sen hastanede yatağında uzanırken ufacık merakınla açtığın telefon başına neler neler getirdi. 22 yaşındasın ve hala ordasın bunları bilmen gerekiyordu ne de olsa doktorların söylediği tek şey 6 aylık ömürümün kalmış olması. Büyükannen..’
Telefonla bana yaptığı şey aklıma girmiyor keşke o telefonu hiç açmasaydım, başıma bunların gelebileceğini bilseydim. Sadece keşkelerle yetinebiliyorum şuan..