Okulların kapandığı gün gece Eda, Hande ve onların ailesi ile Kaş Antalya’ya tatile gitmiştik. Bir gün Fethiye’yi gezmeye karar verdik. Bir saatlik bir yolculuktan sonra Fethiye’ye vardık. Fethiye’deyken Ölüdeniz’e gittik. Daha sonra bir otelde üzerimizi değiştirip Kayaköy’ü gezmeye gittik. Kayaköy kesinlikle çok etkileyici bir yerdi aynı zamanda da üzücüydü.
Kayaköy Muğla’nın Fethiye ilçesinde yer almaktadır. Ve aynı zamanda 5 bin yıllık bir tarihe sahiptir. Kayaköy Rumlar tarafından Antik Likya Uygarlığı’na ait Kewrmylassos kenti kalıntıları üzerine inşa edilmiş. Buradaki yapılar günümüze kadar ulaşmıştır. Tabii biraz aşınmış, pek çoğunun 19. Yüzyıla tarihlendiği biliniyor. 20. Yüzyılın başlarında burada 15 bin kişi yaşıyormuş. Çoğu harap olmuş hale gelse de Kayaköy’de 3500 kadar konut, 2 kilise, 9 şapel, okullar, hastane, kütüphane ve zanaat atölyeleri bulunuyor. Köyün adı Rumca “Levissi “dir. Osmanlı döneminde çevresindeki 5 köy ile birlikte belediye statüsünde yönetilmiştir. Kurtuluş savaşı sonunda yani 1922’de Türkiye Yunanistan bir anlaşma imzalamış. Bu anlaşma “Karşılıklı nüfus değişimi anlaşması” imiş. Bu anlaşma sonucu buradaki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler karşılıklı göç ettirilmiş. Buraya gelen Türkler Rumların buradaki eski evlerine yerleştirilmiş. Biz Fethiye’ye gittiğimizde bir pansiyonda yemek yemiştik. O pansiyonda Kayaköy’deki Rumların evlerinden kalma antik eşyalar vardı. Onları incelemiştim. Çok güzeldi. Ama ben Kayaköy’ü gezerken azcık üzülmüştüm. Çünkü orada yaşayan Rumların bir düzeni, bir hayatı varmış. Türklerinde kendi yaşadıkları yerde bir düzenleri ve hayatları varmış. Ve daha bir analaşma yüzünden Kayaköy’deki Rumların ve Türklerin olan bütün düzenleri bozulmuş. Düşünsenize normal bir düzen içerisinde yaşıyorsunuz şu ana olduğu gibi ve sizi zorla göç ettiriyorlar. Ve zaten sonara Türklerde bu nedenlerden dolayı Kayaköy’deki Rumların evinde mutlu olamamış. Ve daha sonra Türkler Manisa çevresine göç etmişler. Böylece Kayaköy’deki evler terk edilmiş duruma gelmiş.
Daha sonra orası aynen bırakılmış ve şu anki duruma gelmiş. Tabelalar konulmuş. Ben oraya gittiğimde sanki bir kentteymişim gibi hissettim çünkü her ihtiyacı giderecek konutlar vardı ve tabelalar sayesinde hala orada sanki birileri yaşıyormuş gibiydi. Yemek yediğimiz pansiyonun karşısında Kara Kedi diye bir dükkan vardı.
Oradaki amca kendi eliyle taşlardan Kayaköy magnetleri yapıyordu hatta bende arkadaşıma ve bizim eve almıştım. Kısacası çok güzel bir geziydi ve kesinlikle gezilmesi gereken bir yerdi. Herkese tavsiye ediyorum.