Another Brick In the Wall

İnsanlar çocukluk çağlarından başlamak üzerine belirli bir eğitime tabi tutulurlar. Her insan hayatının belirli bir bölümünde bir eğitim alır. Okullar bu eğitimlerin yapıldığı yerlerdir. Okula gönderilen çocuklar tüm gün burada zaman geçirerek neredeyse hayatlarının büyük bir bölümünü buralarda geçirirler. Okul, aslında çok faydalı ve yol gösterici bir araç olabilecekken bizleri yeteneklerimiz keşfetmemiz ve yaratıcılığımızı geliştirmemiz konusunda engeller. Bizlere kurallar ve formüller öğretmek yerine öncelikle yaşamayı, sevmeyi, mutlu olmayı, keşfetmeyi ve sorgulamayı öğretmelidir. Ancak içinde bulunulan sistem gereği her çocuk belirlenen müfredat çerçevesi içinde aynı eğitimi alır. Herkesin ilgi alanı ve yetenekleri farklıdır ve her insanın kafası da farklı çalışır. Kimi insan daha mantıksal ve pratik düşünebilirken kimisi de daha duygusal düşünebilir. Bu yüzden aslında beynimizin hangi tarafının daha ağır bastığı bizim elimizde olmadığından yatkınlıklarımızda bizim elimizde değildir. Müziğe yeteneği olan bir çocuk müzik okumalıdır, spora yeteneği olan bir çocuk onun üstüne gitmelidir. Ancak eğitim sisteminin sınırları çok keskin olduğundan çoğu çocuk müziğe yeteneği olup olmadığını keşfetme aşamasında daha tıkanıp kalır.

Yeteneklerimiz ve ilgilerimiz aslında hayatımızın merkezi olmalıdır. Ancak biz bunları bulunduğumuz sistem içerisinde geri plana iteriz. Resim yapmayı çok seven resim yapabilen biri niye ressam olmaz da gidip mühendis olur mesela? Ya da niye bir çocuk piyano dersine ek ders olarak hafta sonları gidip de bir sürü zaman harcayıp doktor olur? Cevap çok basit: Bulunduğumuz dünyada para kazanma kaygısıyla hepimiz prestijli (!) olarak nitelendirdiğimiz mesleklere yöneliriz ya da yönlendiririz. Zaten bu yüzden de bu mesleklerde çalışan insanların büyük bir çoğunluğu sistem tarafından yönlendirildiğinden mutsuz bireyler olup işlerine de içinde bulundurdukları mutsuzluğu yansıtırlar.

 

Çoğu yetişkin bireyin içinde ukde kalmış bir hayali vardır, gerçekleştirememiştir. Çünkü o birey test kitapları bitirip sınava hazırlanmıştır. Gerçekleştirememiştir çünkü kurduğu hayal gerçekçi değildir(!) İşte bu yüzden okul bizleri yönlendirmez kendimizi kendimiz gibi hissettiğimiz yerlere. Bir diğer açıdan da çoğu birey daha düğme dikmek gibi basit bir hayat kuralını bilmezken ya da basit ahlak kurallarından yoksunken o bireyin aklında formüller vardır sınavlarda kullanıp bir sürü netler çıkardığı. İşte sistemdeki tüm sorun budur. Okulda bize bazı şeyler öğretilir ancak öğretilen şeylerden daha öncelikli basit hayat dersleri gelir. Bir insan kendini tanımadığı sürece mutlu olamaz ve bir insanın kendini tanıması zor bir süreç olduğundan kesinlikle okullarda bunun üstüne gidilmelidir. Konulan keskin kurallar ve ezberletilen bilgilerle yaratıcılığı öldürmek değil insanın kendisini tanıyıp yaratıcılığını ortaya çıkarmak hedeflenmelidir. İnsanların yeteneklerinin üstüne gidilip desteklenmesiyle alanında gerçekten başarılı ve mutlu bireyler elde edilebilir. Her insanı aynı kategoriye koyup formül öğretmekle değil…

(Visited 13 times, 1 visits today)