İmkansızlık kavramı aslında var mıdır yok mudur her zaman bir tartışma konusu olmuştur. Çocukluğumdan bu yana gerek ailemin içinde gerek dışarıda hep ”imkansız,artık imkanı yok,olanağı dahi bahsedilemez” gibi kelime ve cümleler duydum ancak ben çocukluk dönemlerimde büyüklerin bu sözlerini doğru bulmaz ve hiç bir zaman imkansız dediğimiz kavramın olmadığını düşünürdüm. Sanırım beni o zamanlar bu düşünceye iten şey sevdiğim çizgi karakterlerdi. Büyümeye başladığımı anladığım ilk andan son birkaç yıl öncesine kadar yavaşça bu düşüncemden sıyrılmaya başladım fakat o zamanlar ise olumsuz tutumlar kazanmamak için kendimi kandırır gibi avuturdum ”her güneş doğan gün yeni bir ümittir” felsefem ile. Son birkaç yılda ise tamamen imkansızlık kavramının aklımı ele geçirmiş bulunmasına müsaade ettim fakat olacaklardan haberim yoktu.
Yakın zaman öncesine kadar bir akşam vakti yolda yürüyordum,hava yağmurlu ayrıca oldukça kapalıydı,ailem ile kavga etmiş ve ailemin evinde çıkmıştım.Kendi evime gidene kadar ailem ile olan problemlerimi,iş yerimdeki ve de okulumdaki sorunlarımı düşünmeden edemiyordum ve de farkındaydım artık hiç bir şey düzelmeyecek idi. Sevgilim ise beni terketmiş bunca olayda beni tek başıma bırakmıştı üstelik bir de biz evlenmek için yapmamız gereken hazırlıklardan bahsediyorduk,ne komik(!).Yağmur da sanki ağlayıp rahatlamamı ister gibi ,ben bunları düşünürken daha da artıyordu.Başaracak gibi de görünüyordu.Ben kapşonumu kafama geçirmiş öylece yere bakarak gözlerim dolu bir şekilde devam ediyordum yürümeye.Birden kafamı sağ tarafa çevirdim, gördüm ki bir park ve küçük kız çocuğu öylece oturuyor bu yağmurda.Uzaktan pek belli olmasa da gördüğüm kadarıyla bu yağmurlu havada üstünde bir şey olmadığı gibi akşam vakti yalnız başına titreyerek oturuyor.İçim acıdı ve yanına gidip gitmemek arasında biraz düşündükten sonra ayaklarım beni o küçük yavrucuğa götürdü.Konuşmaya başladım onunla. ”Hava çok soğuk,senin ailen nerede bakayım?” ekledim daha sonra ”Ne yapıyorsun bu soğukta akşam vakti ?”.Küçük kız başını yavaşça kaldırdığı sırada farkettim ki o güzel uzun siyah saçları sırılsıklam üstelik yüzünden boşalırcasına yağmur damlaları akıyordu.”Benim ailem yok ki,yetimhaneye vereceklerini söylediler ben de anlatılanlardan korktuğum için kaçtım ama şimdi daha çok korkuyorum”. Gel benimle dedim.Korkarak baktı ve ekledi ”Beni oraya mı götüreceksin?”. ”Hayır,beraber sıcak bir şeyler yemeye gidelim hem biraz da ısınalım”.Biraz tedirgin olsa da çaresiz olduğu belli olan bakışlar ile tuttu elimi.O elimi tutunca sanki bir şeyler güzel olacakmış gibi kalbimde tuhaf ve bir saniyelik bir his oluştu.Ona güzel bir çorba içirdim üstüne de en sevdiği yemeği sordum ve de sıcak,lezzetli bir iskender söyledim.Başladım konuşmaya :
-Seni kim yetimhaneye götürmek istedi?
-Anneannem ve dedem
-Peki neden sana bakmak yerine oraya bırakmak istediler?
-Annem ile kavga etmişlerdi
-Annene ne oldu? Baban nerede?
-Babamla kavga ettiler sonra birden annem kayboldu, bir hafta önce babam da kayboldu, beni dedem yanına aldı ama anneannem beni istemedi.
Bu konuşmayı çok uzatmak istemedim, yaşını sordum ve tamamen konuyu kapattım
-Yaşın kaç peki senin ?
-Altı
Daha sonra onu eve götürdüm ve yeğenimden kalan birkaç parça kıyafeti ona giydirdim.Ona süt ısıttım ve kendime de nefis bir kahve yaptım.Bugün hayatımda geçirmiş olduğum en acı gün ve son iki haftam da en ağır iki hafta olabilir diye düşündüm. Yarın ilk işim bu küçük kızın artık benim sorumluluğum dahilinde olacağına dair işlemleri halletmek için gerekli yerlere gitmek olacak idi.
***
Aradan bir müddet zaman geçti kendi kızımmışçasına onun güzel kıvırcık saçlarına şekil vererek okuluna gönderiyor,mavi gözlerine yakışacak kıyafetler alıyor ve aynı zamanda gece bilgisayardan okul ödevlerimi yapıyor,her gün farklı saatlerdeki derslere yetişmeye çalışıyordum.Bir gün okulumun çıkışında yürürken arkadaşlarımın bana uygun bir laboratuvar işinden bahsettiklerini duydum ve hemen yanlarına yaklaştım.Biraz detaylı bilgi aldıktan sonra üç arkadaşım ile başvuru için gittik ve kabul edildik..Şansım geri dönüyordu fakat ailem ve sevgilim ile yaşadığım durumlar hala beni bütün olumsuz tutumlara itiyordu.Bu olumsuz tutumlarımın peşimi bırakması için dua ediyordum ve dua etmeye başladığım günden itibaren her gece yatmadan önce çocukluğumda imkansızın olmadığına inandığım anları aklımda canlandırıyordum, bu anılarımı desteklemek için şansımın geri döndüğünü kendime ikna etmeye çalışıyordum.Birden gözümden yaş aktı çünkü farkettim ki çaresizlikten ve de buz gibi yalnızlık farkındalığımdan kendimi kendim ikna etmeliydim.
***
Günler birbirini kovaladı işim ve okulumda her şey iyi gitse de duygusal anlamda büyük boşlukta hissediyordum ve biraz burkuk , biraz çaresizdim hala , üzgündüm de biraz, belki biraz da yalnız ve acınası; tam anlamıyla artık gücüm yok gibi hissediyordum.Fakat belirlediğim bir hedefim ,büyük bir hayalim vardı ; Bilim insanı olmak ve küçük kızımın ailesini dünyaya geri getirmek.Bunun için çok çalışıyordum ve de devam etmekten hiç şüphem olmamalıydı.
***
Bugün elli altı yaşıma bastım ve küçük kızım ise büyüdü ve 39 yaşında mükemmel bir anne,harika bir eş oldu ve şimdi ise usta bir bilim insanı olmak için hiç durmadan çaba sarf ediyor.Onunla gurur duyuyorum elbette ki çünkü meslek açısından beni örnek alıp başarılı olduğu gibi bir de her zaman gücününün sebebinin benim onun için yaptığım fedakarlıklar olduğunu söylemesi oldukça hoşuma gidiyor.Bundan tam 5 ay 4 gün sonra onun doğum günü ve uzun süredir üstünde çalıştığım çalışma olan ”geri dönüş” projemi (yani kızımın ailesini geri hayata döndürme planımı) gerçekleştirmek için çok iyi bir zaman olduğuna inanıyorum.Bu yıl ona hediyem hep hatırladığı kadar bahsettiği o saçı manolya kokan annesi,gözleri denizleri kıskandıracak masmavi gözlü babası yani ailesi olsun istiyorum.Artık ”imkansız” denilen o lanet kavrama tekrardan inanmamaya başladım çünkü uzun yıllardır önce derslerimde sonra işlerimde çalışmaya devam ettim,artık kendime ait bir laboratuvarım var üstelik mükemmel bir anne yetiştirdim, o zamanlar ki büyük imkansızlıklarıma rağmen(!). Belki bir eşim yok fakat belki de olduğundan iyidir , kim bilir?
***
Sonunda o büyük ,yıllarımı alan projemi kızımın bu güzel gününe armağan etmek için son yirmi gün.Bazı büyük eksiklerim vardı ancak düzeltilemeyecek şeyler olmadığını düşünüyordum.Yıllar sonra imkansızlığı aklımdan kovmuşken geri beni ele almasına izin vermemeliydim.
***
İzin verdim artık imkansızlığa,bu sefer büyük bir inançtı bu ve kendimi alkole verdim.Üzgünüm kızım ama annen bu sefer sana örnek olamadı,affet.
İşte o an salon sessizliğe büründü,bütün bakışlar üzerimdeydi ve de siyah takım elbiselerin üstünde gördüğüm dolu gözler vardı.Onlardan bilerek rica ettim takım elbise konusunu,annemin anısına saygı duyulsun istedim. Ancak insanlar benim kim olduğumu , ne anlattığımı bilmiyorlardı.Bunlar annemin ben elli altı yaşıma basınca okumamı istediği kitabının sayfalarıydı.Ben ise böylesine fedakar,zeki ve yarım bırakılmış güçlü kadının benim için yaptıklarını dünyaya anlatmaya karar verdim ve ilk anlattığım bu gruptu yani annemin o hiç konuşmadığı ailesi ve onu yalnız bırakan kim varsa (onları toplamam çok zor olmadı önemli bir bilim konuşması diye düşündürmüştüm) .Bu konuşmamın duygusu öyle içten hissedilmişti ki artık dünya üzerinde çoğu kişinin ağzında bu anlatılıyordu.Proje konusuna gelince, gerçek ailemin bir simülasyonunu başarıyla dünyaya getirdim fakat biricik beni büyüten annemin ölüsü bulunamadığından dolayı bu proje onun için geçerli olamamıştı çünkü önemli DNA parçalarına ihtiyacım vardı.Belki bir gün onun için de simülasyon gerçekleştirme uğraşlarına adarım kendimi tekrardan ama şimdilik annemin projesini ben gerçekleştirdiğim için kendimden gurur duyuyor ve onu tüm dünyaya anlattığım için mutluluk duyuyorum.Her şeyi sana borçluyum annecim.Teşekkür ederim.