Hayatım boyunca çok şey öğrendim ve hep daha fazlasını öğrenmeye adadım kendimi. Ne yazık ki her şeyi bilmek bir süre sonra sizi çok üzebilecek raddeye gelebiliyor.
Gece boyu ağladığım için gözlerimin mosmor olacağını bildiğimden sabah kalkar kalkmaz aynaya bile bakmadan elimi yıkayıp bir şeyler yemek için mutfağın da olduğu aşağı kata indim. Annem 17 yıldır olduğu gibi beni hala yok saydığından dolayı kahvaltı bile hazırlamadan mutfak masasının üstüne arkadaşının yanına gittiğini içeren bir not bırakıp evi terk etmiş. Akşam nasıl olsa gelir diye düşünüp o notu umursamadan hemen bir şeyler atıştırdım.
O gün doğum günümdü. Babam 3 yıl önce hayata gözlerini yummuştu. Her doğum günümde babamın mezarını ziyarete giderdim. O gün de öyle oldu. Evin tek çocuğu olduğumdan babam beni hep el üstünde tutardı. Bir tanem, canım babam… Mezarının başında artık rutinim haline gelen “keşke burada olsaydın” sözcüklerimle bitirdiğim konuşmam yağmurun yağmasıyla anlam kazanmıştı. Demiştim ya. Annem beni hiç sevmezdi. Hatta eminim ki ertesi günün doğum günüm olduğunu bile bilmiyordu. Eve gittiğimde annem halen eve gelmemişti. Tekrardan nasıl olsa geri gelecek diye düşünüp odamda vakit geçirmeye devam ettim. Odamın en ücra köşesinde bulunan eski bir sandık dikkatimi çekti. Tüm anılarımı onun içine koymuştum. Ne de olsa yarın 18 yaşına giriyordum. Sandığı temizlemek istedim. İçinden her şeyi çıkarttıktan sonra bir zarfa ilişti gözlerim. Üstünde büyükçe “18” yazıyordu. Merak edip zarfın içini açtım ve kağıdı okumaya başladım. Kağıtta şunlar yazıyordu:
Derin,
Bugün senin doğduğun gün canım. Yani 14 Ocak. Bu satırları tam 18 yıl sonra okuyabileceksin. Bunu öğrenmen gerektiğini düşünüyorum. Şu an bunu sana bakarak yazıyorum. O kadar sevimli bir bebeksin ki… Umarım bana kızmazsın. Sen doğduktan sonra annen öldü. Annen öldükten 2 sene sonra Derya ablanla evlendim. Anne bildiğin insan aslında Derya ablan. Gerçek annen değil. Eğer bunu okuyorsan gerçekten bunu kavrayabilecek yaştasın demektir. Seni çok seviyorum bir tanecik kızım.
-Baban.
Kağıdın tam orta yerine birkaç damla göz yaşım düşüverdi. Bunu benden sakladıklarına inanamıyorum. Seneler boyunca beni sevmeyen bir insanla beraber yaşamıştım ben. Beni buna zorunda bırakmamalıydı babam. Peki ya o not? Annem, Derya abla, gerçekten arkadaşına gittiğini söyleyerek evi terk mi etmişti? Beni ikinci defa mı kandırmıştı? Evden çıkıp onu telefonumdan aradım. Açmayınca gidebileceği yerlere baktım. Kafamdaki soru işaretlerini öldürmeliydi. Uzun bir arayıştan sonra onu gördüğümde birden yere düştüm. Sonrasını hatırlamıyorum.