Annemi çok özlüyorum. Onunla geçirdiğim zamanı, koşu yarışı yaptığımız anı, çiçek topladığımız ve havuzda taş sektirdiğimiz anı, güzel yemeklerini… o kadar çok özlüyorum ki.
Annem geçen sene geçirdiği trafik kazasından dolayı bir yıldır hastanede komada yatıyor. Onu anlatmaya kelimeler yetmez. Dışarıdaki fakir insanlara yardım etmeyi, başıboş hayvanları besleyip onlara yuvalar yapması gibi birçok iyi yanı vardı. Tam da doğum gününde o kötü kazayı geçirip hastaneye kaldırılmıştı. Canım annem, bu durumda olmasaydı otuz iki yaşının kutlamasını yapıyor olacaktık . İşin ilginç yanı, ben annemin doğum gününden bir gün önce doğmuştum. Ve biz her zaman ya benim doğum günümde, ya da annemin doğum gününde kutlamalara yapardık . Ben babamı üç yaşındayken depremde kaybetmiştim. Annemi de kaybetmek istemiyordum.
Annemin başında beklerken bir an odanın kapısı açıldı ve bir hemşire içeriye girdi.
-İyi akşamlar. Annenizin üzerinden çıkan eşyaları getirdim. dedi
Ve elime bir poşet sığdırdı. Annemin eşyaları. Eşyaların içinde annemin takıları, annemin boynundan hiç çıkarmadığı şalı, bir tane hediye paketi ve üzerinde ‘kızıma’ diye yazılı bir mektup vardı. Bir an dayanamayıp ağladım… Ben daha mektubu okumak için çok geç olduğunu düşünüyordum. Çünkü o hala yaşıyor.
Artık doktorlar ondan ümit kesildiğini düşünmeye başlamıştı, ve biz de. Benden büyük olan iki ağabeyim gözyaşlarına boğularak içeri girdi. Onlar annelerine veda ettikten sonra babam ve en son da ben annemi veda edecektim. Dayanamayarak arkamı dönüp ağlamaya başladım. Sonra bir mucize oldu. Bir el usulca omuzuma dokundu. Annem hala yaşıyordu. Ve hüzünüm sona erdi.