Anneanne Evi

Güzel bir yaz sabahı, kuzenlerim ve ben ani bir şekilde anneannemizi ziyaret etmeye karar verdik. Kalabalık da olmadığımız için bir sorun olmaz diye düşündük. Normalde böyle ziyaretleri ansızın yapmazdık, haber verirdik fakat ne olduysa artık içimize doğmuş herhalde, gidip ziyaret etmek istedik ve isteğimizi gerçekleştirmek adına anneannemin evine doğru yürümeye başladık.

Çocukluğumdan hatırladığım kadarıyla anneannemin evinden gitmeyi hiç istemez, hep orda kalmak ister, bir de kuzenlerim de oradaysa artık beni eve götürmek gerçekten bir işkenceye dönerdi. Tabii insan büyüdükçe aklı da onunla beraber büyüyor, zaman geçtikçe bu huyumu bıraktım hatta neredeyse hiç ziyaret etmediğimi bile fark ettim. İşte o yüzden bugün yapılan bu ziyaret çocukluğumun anılarını da harekete geçirdi ve çok heyecanlandım.
Evin kapısına geldiğimizde kapıyı dört kere tıklattık, bu tıklatma sayısı aileden birileri olduğumuz anlamımdaydı. Bir süre sonra anneannem geldi ve kapıyı açtı. Dedem yoktu, bir yıl kadar önce vefat etmişti ve anneannem onun yokluğundan kötü etkilenmişti ama yine de iyi toparlamıştı. Kapıda bizi gördüğünde yüzünde bir şaşkınlık ve korkma ifadesi oluştu. O böyle biri değildi, her ne olursa olsun bizi gördüğüne mutlu olurdu, dedemin cenazesi için geldiğimizde bile biz kötü hissetmeyelim diye gülümsemişti. Neden geldiğimizi sorduğunda hepimiz daha da şaşırdık çünkü hiçbir zaman niye geldiğimizle ilgilenmemiş, sadece gelmiş olduğunuza sevinirdi.
Kapıdakı birkaç garip konuşmanın ardından içeri girdik, hepimiz bugün anneannemin normal hissetmediğini fark etmiştik. Yine de bir şey söylemeden içeri geçip oturduk. Biraz sohbet ettik ve ben lavaboya gitmek için kalktığımda anneannemin “Dikkat et.” dediğini duydum. Neden böyle bir uyarıda bulunduğunu anlayamadan kafamı sallayıp yukarı kata doğru çıkmaya başladım. Bir an ben de neden yukarda olduğumu anlayamadım, ayaklarım sanki beni buraya yönlendirmek istemiş gibiyidi.
Bir an aşağıya doğru baktım ve anneannemin yatak odasından sarı bir ışığın dışarıya sızdığını fark ettim. Daha sabah vaktiydi bu yüzden bu ışık çok tuhafıma gitmişti. Normalde yapmamam gerekirdi biliyorum ama merakıma yenik düştüm ve kapıyı araladım. Yerde birkaç mumun yakılı olduğunu ve odanın dağınıklığını gördüğümde işler daha da tuhaglaşmaya başlamıştı. Tam odadan geri çıkacaktım ki yataktan sarkan örtünün mumun ateşine çok yakın olduğunu ve bu mumlarım daha da tehlikeye sebebiyet verebileceğini düşünüp anlık bir düşünceyle mumlara üfleyip söndürdüm. İşte her ne olduysa ben mumları üflediğim zaman oldu.
Kendimi anneannemin yatağında uyanmış olarak buldum. Oda toplu, mumlar yok ve içerisi farklı bir şekilde dekore edilmişti. Bu işte bir gariplik olduğunu sezip tarihe bakmak için takvime doğru uzanacakken aynada yansımamı gördüm, gerçi bu benim yansımam değildi, anneannemin gençliğinin yansımasıydı ama benim görüntüm olarak gözüküyordu. İlk başta anlayamadım aslında o an böyle gözüktüğümü, yüzümü elledim, ellerime baktım ve gerçekten de anneannemin gençliği olduğumu fark ettim. Takvime doğru uzandığımdaysa 20 Ocak 1967 yazdığını gördüm. Yani olduğumuz günden tam 57 yıl öncesi.
Anneannemin bedeninden çıkmam ve günümüze geri dönmem gerekiyordu ama bunu nasıl yapacağıma dair bir fikrim henüz yoktu. Görünüşe bakılırsa günümüzde olduğum yaştaydım, yani on altı. Odayı biraz inceledim ve çekmecelerin birinde dedemle anneannemin bir fotoğrafını gördüm. Görünüşe göre bu fotoğraf dün çekilmişti çünkü masanın önündeki sandalyede fotoğrafta anneannemin giydiği kıyafetler duruyordu. Durumu kavramak için odadan çıkıp aşağı kata indim ama evde kimse yoktu. Kapıya asılmış bir not gördüm, üstünde “Komşudayım, bir şeye ihtiyacın olursa gel.” yazıyordu. Annesinin yani benim büyükannemin yazmış olduğunu tahmin ettğim türden bir nottu bu. Tıpkı günümüzde olduğu gibi sabah saatleriydi yani büyükannem akşama kadar eve gelmezdi, anneannem bize anılarını anlatırken kısa da olsun bu durumdan ve evde hep yalnız kalmasından bahsetmişti.
Aşağı katta işime yarayacak bir şey olmadığını fark ettiğimde tekrardan yukarı çıktım. Üflediğim mumları acaba tekrar bulabilir miyim diye düşünüp etrafı aramaya başladım. Baya bir dağınıklık yaptım ama en sonunda onları buldum. Arkamı dönüp baktığımda ise anneannemin odasına ilk girdiğimde gördüğüm o dağınıklığın tıpatıp aynısı yaptığımı fark ettim ve tüylerim ürperdi. Her ne oluyorsa bir an önce bitmeliydi çünkü saat mumları üflediğim zamana yaklaşıyordu ve izlemiş olduğum filmlerden de tahmin edebildiğim gibi tam o sırada mumları yakmam gerektiğini anlayabiliyordum.
Mumları yere bıraktığımda aralarından bir not düştüğünü gördüm. İçini açtığımda ise “Merhaba torunum” yazıyordu. İşler daha da çığırından çıkmadan bir an önce bu mumları yakmak için mutfağa inip bir kibrit aldım. Geri geldiğimde not bıraktığım yerde değildi. Artık daha fazla kafa yoramazdım, hemen kibriti yaktım, mumları üflediğim yerin tam tersi tarafına oturup teker teker fitilleri ateşe vermeye başladım ve son fitili de tutuşturduğumda gözlerimib yavaşça kapandığını hissettim.
Gözlerimi açtığımda anneannem karşımda, tıpkı benim başta oturduğum şekilde oturmuş bana bakıyordu. Ağzından “Ne yaptın sen?” dediğini duydum ve ben daha cevap bile veremeden yere yığıldı. Kuzenlerime bağırdım, yanıma geldiler ve ambulans çağırdılar. Hayır anneannem ölemezdi, neler yaşadığımı öğrenmeden olmazdı. Maalesef ambulans ekibi eve geldiğinde çok geçti, anneannemi kaybetmiştik ve bu hikaye tamamen bilinmezlikte kalmıştı. Ben de bir daha o asla çıkmak istemediğim eve adımımı bile atmamıştım.
(Visited 37 times, 1 visits today)