Anlatamadığımız Hisler

Sabah telefonumun durmaksızın çalan alarm sesiyle uyanmak kadar rahatsız edici bir his olamazdı ama bu rahatsızlık sonucunda kendimi en mutlu hissettiğim yerde olacaktım. Yavaşça ayağa kalktım ve odamın perdesini araladım güneş daha doğmamıştı ve bir an önce hazırlanıp çıkmam için yaklaşık yarım saatim vardı. Sizce de günün en mükemmel zamanı sabah güneşinin altında oturup o mükemmel sıcaklığıyla size selam vermesi değil mi?

Evden çıktığım gibi bisikletime atladım ve sahil kenarına kısa bir zamanda varak için durmaksızın pedal çevirdim. Elimde yapmış olduğum mis kokulu sıcak kahvem ve kitabımla bekliyordum güneşin doğmasını. Üzerinden çok geçmedi ve ufak bir göz kırptı bana güneş , sıcaklığını alnımda hissetmiştim ve bu sıcaklık hiç olmayacak bir şekilde enerjimi ve mutluluğumu da yavaş yavaş yerine getiriyordu.

Güneş sakince ve utanarak kendini göstermeye başladı. Gökyüzündeki renk cümbüşü uyanıyordu hemen ardından cam gibi olan deniz bir anda hareketlendi sanki güneş doğdukça o da mutlu oluyordu ve enerji topluyordu. Havadaki serinlik yavaş yavaş yerini sıcağa ve denizin o mükemmel kokusuna veriyordu. Kahvemden bir yudum aldım ve o anda fark ettim ki deniz bana sesleniyordu sessizce sanki fısıldar gibiydi ilk başta tam olarak ne dediğini anlamadım ama havaya baktığımda güneş yüzünü göstermişti tüm denize, o da bunun mutluluğunu anlatıyordu bana heyecanlı bir şekilde.

Kahvemin nerdeyse sonuna geliyordum ki kulağıma bazı sesler geldi bunlar onlardı denizin yakın arkadaşları martılar. Sesleri kulaklarımı doldururken yüzümde hafif bir tebessüm vardı. Çünkü martılar da benim gibi güneşe ve denizeselam vermek için gelmişlerdi. Pek benzemesek de çok fazla ortak noktamız vardı.

Kimse bunu bilmez aslında ya da duymak istemezler fakat deniz de güneş de bizimle konuşur ve duymak için çok uğraşmamız gerekmez bazen sadece denizin o zaman zaman sinirli bazen durgun dalgalarını , güneşin o kimsede hissedemediğimiz sıcaklığı bizimle konuşur. Etrafıma baktığımda güneş, deniz ve martılar birleşip tüm sahili uyandırmaya çalıştıklarını fark ederim. Denizin üstünden gelen hafif serin dalgalar ağaçları ve yaprakları kendine getirir gibiydi.

Dünyanın en güzel hissi budur belki de kitabım ve kahvemle birlikte denizi selamlamak. Kitap okumak da denizin içinde kaybolmak gibidir bence. Renkten renge bürünürsünüz, bir sürü farklı duyguyla karşılaşırsınız bazen boğulursunuz ve her şeyin bittiğini sanırsınız ama o anda deniz sizi hayatta tutmak için tüm gücüyle sizi kaldırır.

Bende enerjimi güneş doğmadan önce o gökyüzündeki renk karmaşasından. Bedenimde hissettiğim hafif serin , mis gibi kokan dalgalardan sonrasında battaniye gibi beni her zaman  sımsıcak tutan o güneşten , bana her sabah istisnasız selam veren martılardan ve en önemlisi bana hikayelerini anlattıkları zaman onlar gibi bende gerçekten hayatta ve uyanmış hissediyorum.

(Visited 7 times, 1 visits today)