Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yap ardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85’indeyim ve biliyorum… ÖLÜYORUM…
Bu dizeleri okurken içinde bir parça kendimi buldum diyebilirim ve birçok kişinin de bulduğuna eminim. Hangimiz hayata yeniden gelmeyi istemez ki? Hele bir de bu dünyanın kasvetine ve ciddiyetine aldırış etmeden yaşamayı. Bilmezdik kısa olduğunu hayatın o yüzden takılıp durduk tek bir sıkıntıya, o yüzden kabullendik sıradanlığı, o yüzden normal bildik somurtmayı, o yüzden harcadık bir ömrü; peki ne uğruna? Anladık; önemli olanı, hayatı yaşanabilir kılanı ölüm kapıya yaklaşırken, her şey için çok geçken. Ama bir daha gelsek bu dünyaya o zaman neler olurdu neler. Mesela kuş cıvıltıları bile farklı gelirdi kulağa, bir farklı kokardı taze çiçekler, bir başka bakardı sevdiğimiz insanların gözleri, işte o zaman her şeyin bir anlamı olurdu. Asıl hayatı anladıktan sonra yaşayacaksın, yaşadıktan sonra anlamayacaksın; o zaman ne anlamı kaldı ki, hiç. Jorge Luis Borges de tam olarak bundan bahsetmiş ‘Anlar’ adlı şiiriyle.
Jorge Luis Borges yaşlılığında yazdığı bu şiirde içinde kalanları dile getirmiş ve bunu yaparken de dünyaya yeniden gelseydi içinde kalanları gerçekleştireceğini söylemiş.
Herkesin hayatta içinde kalıp da gerçekleştiremediği en az bir şey vardır muhakkak. İşte bu şiir, insanların kendi yapmak istediklerini fakat yapamadıklarını hatırlatır. Herkes bu dizelerin sonuna kendi cümlelerini yazar aklından, sonra tekrar devam eder şimdiki hayatına ve umut eder bir sonraki hayatına.
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya Menekşelerin bol olduğu bir yere giderdim, ormanların gür olduğu Koşardım yalın ayak gül bahçelerinde Giderdim gidebildiğim kadar Uçardım uçabildiğim kadar Düşerdim çimenlere sonra Uyurdum oracıkta Güneş uyandırırdı beni, ısıtırdı içimi Hiç bitmeyen bir yolculukta görürdüm Dünyanın bütün güzelliklerini
‘Anlar’ şiirini okurken aklımda canlanan dizelerden birkaçı da böyle. Şu an olsa bu dediklerimi gerçekleştirmek ister miyim diye sorsanız biraz kararsız kalabilirim çünkü yetişkinlerin dünyasına ayak uydurmak gibi bir gaye taşıyorum üzerimde . Herkes belli bir amaç uğruna çalıştığını düşünmek ister, öyledir de fakat unuttuğumuz bir şey var ki bu dünyanın fani olduğu. Genç yaşlarda istediklerimiz ve hedeflerimizin ileriki yıllarda ne kadar önemsiz olduklarını fark edebiliriz. Dünyanın geçiciliğiyle yüzleşince asıl istediklerimizin bizi mutlu edecek küçük şeyler olduğunu anlarız , anlarız da ne fayda.
Üzülmeye, kırılmaya, endişelenmeye değmez, elinde olan zamanı iyi harcamak gerek. Anıları biz yaratırız ve biz istersek hep mutlu anlarımız olur.
Kısaca anlatılmak istenen her şeyin kıymeti harcandıktan sonra bilinir tıpkı zaman, anılar ve gençlik gibi.