Ben kimim: Ben bir zamanlar Batılı dünyada Aykupa, Ankarya ve Ancyre ; Arap dünyasında Beldei-el Selasil, Mamuriye ve Ma’muriye-i Selase ; Türk dünyasında ise Ankara ve Engürü isimleri ile anılan şu anda ise bütün dünyada ismi Ankara olarak kabul edilen Milli Mücadele’nin merkezi Türkiye Cumhuriyeti’ nin başkenti Ankarayım ama bunlar yalnızca insanların benim hakkımda bildikleri beni internetten değil beni benden öğrenin.
Çoğu kişinin benim hakkımdaki bilgileri yakın tarihten ibarettir, herkesin beni denizi olmayan şehir olarak tanımlaması, bozkırın ortasındaki bu şehirin ihtişamı ve güzelliği ile gözleri kamaştıran İstanbul’un yerine neden başkent olduğunu tartışması beni her zaman derinden üzmüştür. Ama bir şehirin başkent olup olamayacağı denizi ya da bitki örtüsüyle mi belirlenir, eğer böyle düşünen biri varsa şehiri yalınıca coğrafi bir bölge olarak görüyordur, halbuki bir başkent o ülkenin kalbinin attığı yerdir. Beni en az bunlar kadar üzen bir unsur daha varsa o da yalnızca yakın tarihteki Ankara’yı bilmeleridir, hatta Ankara’nın cumhuriyet öncesinde de var olan bir şehir olduğunu duyunca yüzlerinde oluşan o şaşkın ifade beni güldürsede içen içe hep üzülmüştür.
Halbuki ben bir zamanlar Osmanlı da Anadolu eyaletlerinin başkentiydim, tabi benim tarihim yalnızca Osmanlı’dan da ibaret değil vaktiyle Frigler ,Hititler, Roma imparatorluğu ve daha pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptım, pek çok uygarlığın burayı diyar edinmesinin sonucu olarak da topraklarımda pek çok şavaş gördüm hepsi birbirinden korkunçtu bir türlü anlayamadı insanoğlu şavaşla kendi şehirlerini bozduklarını, halbuki biz şehirlerin kapısı bütün uygarlıklara açıktır huzur içinde yaşadıkları sürece, ama insanlık tarih boyunca kavgayı huzura, düşmanlığı dostluğa tercih etti. Daha sonra ise Mustafa Kemal Paşa geldi topraklarıma barış getirdi ve beni ,Ankara’yı yeni kurulan cumhuriyetin başkenti yaptı yapılan devrim ve İnklapların bu topraklarda yapılması benim en büyük gurur kaynaklarımdan biridir, Mustafa Kemal’in geleceğini ve kurtuluş mücadelesi’ nin merkezi olacağımı duyunca ne kadarda sevinmiştim artık nihayet haksız işgaller son bulucaktı ardı arkası kesilmeyen yağmalar ve savaşlar yüzünden nasıl da mahvolmuştu güzel İzmir, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları sayesinde arkadaşlarımın kurtulmasında benim de yardımım olacaktı. Ve işte o gün gelmişti 27 Aralık günü temsil heyeti başlarında ise Mustafa Kemal Paşa seymenler alayı eşliğinde Dikmen sırtlarından indiler daha sonra ise İstanbul’ dan Sivas’tan ve memleketin dört bir yanından vatan sevdalıları akın akın gelmeye başladı ama üstünden biraz zaman geçip de şehrin büyüsü bozulunca onca şehir dururken neden Ankara’nın böylesine önemli tarihi bir olayın merkezi olduğu tartışma konusu oldu nasıl yazıcaktı tarih kitapları bu şehiri ne vardı ki orda bozkırdan başka, hiç bir şey yoktu gelen mebusların kalacak yeri bile yoktu bu şehir böylesine ihtişamlı bir tarihin yazılacağı yer miydi işte insanlar benim hakkımda böyle düşünüyorlardı bu düşünceler beni ne kadar da hayal kırıklığına uğratmıştı ama Mustafa Kemal beni hayalindeki cumhuriyetin modern başkenti olarak görüyordu ve bu benim için diğer insanların ne düşündüğünden daha önemliydi.
Yalnızca cumhuriyet kurulmadan önce değil kurulduktan sonra da benim başkent olmamı eleştirenler oldu beni Paris’in zarafetiyle , İstanbul’un ihtişamıyla kıyasladılar hep ama onlar imparatorlukların başkentiydi bense cumhuriyetin başkentiyim onlar gibi saray hanımefendisi değilim , ben sahip olduğu her şeyi kazanabilmek için yoksulluklarda mücadele etmiş çalışmaktan elleri nasır tutmuş Anadolu kadınıyım. Benim başka şehirler gibi olmak onlara benzemek gibi bir isteğim yok benim de kendi tarihim var ve sizden istediğim size kısaca bahsettiğim bu tarihime sahip çıkmama yardım etmeniz ve tarihim kadar önemli olan bugünümü plastiklerinizle kirletmemeniz. Ancak geçmişe sahip çıkar ve bugünü kirletmesek gelecekte de var olabiliriz.