Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu.O an, duygusal bir burukluk içinde kayboldum. Gözyaşları gelmedi belki de çünkü yaşananlar, sadece bir vedanın ötesinde bir yara bırakmıştı içimde. En yakın arkadaşım, bakışlarında gizlediği acı bir vedanın eşiğindeydi. Sözler, sıradan veda konuşmalarını aşmış, içinde derin bir kini barındırıyordu. Yıllarca süren dostluğumuzun ardından karşımda duran çocuğu artık tanıyamıyordum.
Tarih çok yakın, geçen yaz tatiliydi. Her sene olduğu gibi Alihan’larla beraber yazlığa gidiyorduk. Alihan ve ben, çocukluktan beri birlikte geçirdiğimiz anılarla örülü, derin bir kardeşliği andıran bir arkadaşlık kurmuştuk. Hayatın iniş çıkışlarını birlikte yaşamak, birbirimize olan samimiyetimizi ve bağlılığımızı her geçen gün güçlendirdi. Zorlukları paylaşmak, evin balkonunda piknik yapmak, uçak yapıp millete fırlatmak, beraber kocaman büyük boy pizzayı bitirmek, birbirimize sımsıkı sarılmak, Alihan ile aramızdaki bağın dayanılmaz hafifliğini ve güzelliğini oluşturdu.
Birlikte büyüdük, birbirimize destek olduk ve hayatın acı tatlarına birlikte göğüs gerdik. Alihan, sadece bir arkadaş değil, aynı zamanda ruhumu anlayan, yüreğimi paylaşan bir kardeş gibiydi benim için. Ancak, o yaz tatilinde bir şeyler yolunda değildi. Arkadaşlığımız derinden sarsılmıştı.
Yazlık maceramıza sürpriz bir başlangıç yapacaktık. Ankara’dan İzmir’e varışımızın ardından, yazlığın merdivenlerinde oturan birini fark ettik. Daha yakından bakınca, bu beklenmedik misafirin arkadaşım Hilal olduğunu fark ettik. Yazlık ziyaretimizi, anneannemlerden duymuş ve beni görmek için gelmişti. Gözleri sevinçle parlayarak hemen yanıma koştu, ellerini coşkuyla bana uzattı ve içten bir özlemle bana sarıldı. Hilal’in sıcak sarılmasıyla duygusal bir an yaşarken, Alihan’a olan duygu yüklü bakışları içimde derinlerde bir yerde kıskançlık hissetmiştim. Belki de bu hissin ismi kıskançlık değildi, tam olarak çözemiyorum hala.
Günler ilerledikçe, Hilal’in tuhaflaşan tavırları gözden kaçmıyordu. Özellikle Alihan’ın yanında, kızın davranışları bir değişiklik gösteriyordu. Hilal, Alihan’ın gözünde olmak için her şeyi yapar hale gelmişti; bu çaba, açıkça kıskançlıkla belirginleşiyordu.
Hasta olduğum gün, Hilal geldi ve eğlenceli bir gün geçirmek istediğini söyledi. Alihan, benimle ilgilenirken, Hilal ısrarla dışarı çıkmak istedi. Alihan, her ne kadar istemese de, Hilal’in baskısına boyun eğdi. Hilal ve Alihan, sokağa çıkıp dolaşmaya başladılar, ancak Alihan sürekli olarak beni kontrol etmeye gelmekte direndi. Hilal’in kıskançlığı açıkça gözlerinden okunuyordu. Alihan, bana ilgiyle bakarken, Hilal ise aklında haince planlar kuruyordu.
Ertesi gün kendimi daha iyi hissettim ve denize gitmeye karar verdik. Denizde fazla yüzme isteğim olmadığı için Alihan, yanımda olmak için benimle birlikte girdi ve çıktı denize. Hilal, bu durumdan oldukça rahatsız görünüyordu. Bir süre sonra, Hilal, Alihan’ı bir kenara çağırdı. Alihan, bana 5 dakika içinde döneceğini söyleyerek sakin bir yerde beklememi tembihledi. Alihan’ı yanına çağırarak yüzünde bir hüzün ifadesiyle, “Güneş, senin hakkında bana birçok şey söyledi” dedi. Ancak bu sözler, tamamen uydurmaydı. Güneş, Alihan’a dair herhangi olumsuz bir şey söylememişti. Hilal, bu yalanı sıkıca sarılıyormuş gibi ifade ederken, Alihan’ın zihni şüphe ve karmaşayla dolup taştı.
Yazlık maceramızın sona erdiği günlerde, Alihan’la olan derin arkadaşlığımız Hilal’in beklenmedik gelişiyle sarsılmıştı. Hilal’in kıskançlıkla örülü çabaları ve Alihan’ın içsel çıkmazı, ilişkilerimizi zorlu bir sınavdan geçiriyordu. İçsel çatışmalar ve duygusal karmaşa, zaman içinde biriken yükleri gün yüzüne çıkarmıştı. Belki de insan, duygularını içine atmaktan kaynaklanan bir boğulma hissiyle yüzleşir. Bu yazlık deneyim, dostluğumuzun derinliklerindeki zorlukları ve duygusal denge arayışını gösteren bir anı olarak kalacaktı.