Çoğu insan, göz diktiği şeyi başaramayacağını düşünür. Bunu düşündükçe başaramama ihtimalleri ise artar. O işi başaramadıkça insanlar daha çok strese girerler. Eğer bir işte stres var ise de o iş her zaman kötü biter. Peki ya insan başaramayacağını düşündüğünde kötü bir ruh haline girmez mi? O zaman neden bu kötü ruh haliyle o işi yine başaramaz?
Çünkü bir insanın kötü bir ruh halinde olması her zaman o işi başarabileceği anlamına gelmez. Bu insan, kendine “Neden?” sorusunu sormalıdır. “Neden bu işi başaramıyorum?” ya da “Neden mutsuzum?” Eğer bu işi başaramayacağını düşünüyorsan, bunun gerekçesini bulmalısın. Aksi takdirde, hiçbir sonuca varamazsın.
Tarih boyunca kötü ruh halindeki insanların başardığı işler hakkında birçok örnek vardır. Peki ya bu insanlar neden başarabildi? Çünkü onlar odalarına geçip yatağa kapanmışken, belki de ağlarken “Neden?” sorusunu sordular. İşte anahtar kelimemiz budur. Bir insan kötü bir ruh halinde ise “Neden?” sorusunun cevabını daha kolay verebilir.
Bu olayı daha iyi anlatabilmek için bir örnek vermek istiyorum. Bir mucit düşünün, tüm gün boyunca hayal ettiği icadı gerçeğe dönüştürmek için uğraşıyor. Her seferinde farklı şeyler deniyor ama hepsi başarısız oluyor. Birinde ampul patlıyor, diğerinde elektrik gitmiyor, ötekinde motor çalışmıyor… Doğal olarak bunlar yaşandığında mucit üzülüyor. Peki ya bu mucit, başarısız olacağını mı düşünüyor? Hayır, eğer bu adam “mucit” kelimesini hak etmişse içinde hala bir umut kırıntısı var demektir. Her başarısız denemesinde düşünüyor: “İcadım neden çalışmadı?” İşte tam burada anahtar kelimemiz devreye giriyor: “Neden?” Bu soruyu sorarak mucit, yapmaya çalıştığı icattaki her yanlışı teker teker buluyor. Belki bu günlerini, haftalarını, aylarını alıyor. Ama sonunda yapmak istediği şeyi başarıyor. Dünya’yı daha iyi bir yer haline getirmek için adımını atıyor. Bunu yaparken ise hiç pes etmiyor.
Her bir insanın içinde umut kırıntısı vardır, kötü bir ruh halinde olsa bile. Mutlu olan bir insan umuda ihtiyaç duymaz. Fakat eğer insan üzgünse, sinirliyse veya hayal kırıklığına uğramışsa işte o zaman bu umut kırıntısını ortaya çıkarmak daha kolay bir hale gelir. Anahtar kelimemiz “Neden?” idi. İşte bu durumda kilidimiz de “umut” oluyor. İkisinden birisi kayıp ise, kapıyı asla açamazsın. Kapıyı açamazsan da çıkmazda kalırsın ve ne yapacağını bilmezsin. Fakat eğer bu iki eşyaya da sahipsen kapıyı açmak, kahvaltı yapmaktan bile daha kolay hale gelir. Bir işi başarmak işte bu kadar kolaydır.
Kötü bir ruh halinin eş anlamlısı asla başarısızlık değildir. Kötü bir ruh halindeki insan, başarı kapısına giden yoldur. Bu kapıya elbet sadece bir tane yol gitmiyor. Kapıya çıkan bir sürü yol var. Ama kısa bir yol varken, neden uzun yolu tercih edelim ki?