Anadolu Uyanıyor

Ülkemizin kan ağladığı yıllardı.Halkımız yoksulluk ve sefalet içerisindeydi.Bu dönemde pek çok fikir akımı ve siyasi görüş insanlar arasında tartışmaya yol açıyordu. Ebeveynlerimin ve arkadaşlarımın fikirleri aksine ben cumhuriyet ve demokrasi yolunda ilerliyor ve kimseye aldırış etmiyordum.Bir süre sonra yakın çevremle ciddi anlaşmazlıklar yaşamaya ve onlarla sık sık tartışmaya başladım.Artık bu ilkel ve bağnaz fikirlere dayanamayıp evden ayrılmaya karar verdim.Ben evden ayrıldıktan sonra benim gibi demokrasi yanlısı bir kaç genç toplanıp bir gazete çıkartmış ve padişaha ve işgalci güçlere karşı çıkmışlardır.Bunun üzerine İstanbul hükumeti bu gençleri uzun yıllar boyu sürgün etmiştir.Bu haberleri aldıktan sonra içimdeki demokrasi ve cumhuriyet aşkı daha da alevlendi.Bunun üzerine o dönemde çok nadir rastlanan bir grup Cumhuriyet yanlısı insanla tesadüfen tanıştım.Herkesin de bildiği gibi amacımız bu işgalci güçlere karşı bir direniş başlatmak ve Anadolu halkını işgalci güçlere karşı örgütlemekti.Bunu başarmanın tek yolu ise bir zamanlar İstanbul hükumetine karşı gelip sürgüne gönderilen bu sarı sırma saçlı masmavi gözlü başkomutanımızdı.

Anadolu yavaş yavaş uyanmaya başlamış halk acımasız işgalci devletlerin ülkemizi ne hale getirdiğinin farkına varmıştır.Bu durum karşısında elbet sessiz kalmayacaktık artık korkmuyorduk ve Mustafa Kemal Paşa’nın izinde Anadolu halkını örgütlüyor ve bunu daha geniş kitlelere yaymak için mitingler düzenliyorduk.Milli bilincin uyanması işgalci güçlerin dolayısıyla İstanbul hükumetinin hoşuna gitmemiş bu nedenle Mustafa Kemal Paşa ve yoldaşları hakkında idam kararı verilmişti.Bu kararın Ardından Atatürk artık İstanbul çevresinde bulunması tehlikeli hale geldiğinden ötürü bir bahar sabahı Galata rıhtımından yola çıktı ve ve 19 Mayıs 1919 tarihinde benim doğum günüm dediğim günde Türk halkı için unutulmaz bir mücadeleyi başlatmak üzereydi.Samsunda büyük bir coşku ile karşılanan Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ da Erzurum’dan Sivas’a ,Amasya’dan Havza’ya düzenlediği bir çok kongre ile Anadolu halkı içinde yanan ateşi körüklemişti.Ve işte o gün “27 Aralık 1919” Gördüm Atatürk’ü oradaydı. Derin maviliklerde halkı selamlıyordu.O günü unutamıyordum her düşündüğümde tüylerim diken diken oluyordu.İçimden ise sadece şu dört kelime geçti: “Vatan sana canım feda”. Gün geçtikçe İşgalci güçlerin halkımıza uyguladığı baskı ve zulüm artıyor özellikle Yunan askerleri çevre köylerdeki insanları vahşice katlediyor ve köylülere çeşitli işkenceler uyguluyordu.Artık bu olaylara daha fazla sessiz kalamayız dedi Mustafa Kemal Paşa “Harekete geçiyoruz dedi”.Bu konuşmanın üstüne yurdun çeşitli bölgelerinde pek çok cephe açıldı.Güneybatıda İngilizler ve Fransızlar ile,Doğuda Ermeniler ile ve kıyı kesimlerinde ise yunanlılar ile mücadele başladı.Gençliğimden bu yana kendimi çok iyi tanımış bir insan olarak söylüyorum:Vatanım için canımı bile feda edebilirim.Bu nedenle artık ben de bir cephede görev almalıydım.Sonunda Antep’te Fransızlara karşı açılan cepheye kuvay-i milliye komutanı olarak atandım. Fransızlara silah ve erzak taşıyan 150 arabalık  bir konvoyu yoldaşlarımla beraber bozguna uğrattık.Düşman güçlerinin şunu bilmesini isterim ki cesedimi çiğnemeden asla ve asla Antep’e giremeyecekler.Vatanım için canım feda!

(Visited 28 times, 1 visits today)