Bugünkü Almanların da ataları olan Cermenler, bundan iki bin yıl önce ana kolu, Güney Avrupa’yı kuzey ve doğu denizleri ülkelerine bağlayan Ren Nehri’nin batısında yaşıyorlardı. Tarihte ilk kez yer edinmelerine Romalılarla temasları sebep olmuştur. Romalıların kuzeye doğru ilerleme isteği Cermenler ve Romalılar arasında bir gerginliğe sebep olmuştu. O zamanların Roma İmparatoru Augustus bütün Almanyayı ellerinin altında istiyordu. Bir süre sonra Cermenler o zamana kadar Romalılarla girdikleri savaşlardan Romalıların savaş taktiğini az çok çözmüşlerdi ki IX. yüzyılda Varus Savaşı, August’un ordularının Arminius’un komutasındaki Cermen savaşçılara yenilmesiyle sonuçlandı. Roma, bundan sonra kendini savunmaktan fazlasını yapamadı.
Zamanın ilerlemesiyle Asya’dan Avrupa’ya doğru yayılan Hun İstilası, Cermenler’in Romalılar’a saldırmasına sebep oldu ve bu durumun sonucunda da kaybeden taraf Romalılar oldu. Aradan yılların geçmesiyle kabileler dünya üzerinde yayılmaya başladı. Bir kabile Gal’e inerek daha sonrasında Fransa olarak tanınacak krallığı kurarken bir başka kabile Roma’da onların kültürlerini, yaşayış tarzlarını, hatta dillerini benimsediler. Böylelikle kendi kültürlerinden çokça taviz vermiş oldular. Ancak ana vatanından vazgeçmeyenler de oldu ki kendileri geçmişlerinden kalanları iyi bir şekilde korumayı başardılar.
Orta çağda şehir halkı refah içinde yaşar, baskı görmezdi. Fakir birisi kendine doğru işi bulup çalışarak zenginleşebilirdi. Ancak o zamanlar köyde yaşayanlar için aynısını söylemek zordu zira arazi sahibi köylüye esir muamelesi gösterirdi.
1500 yılları civarında Habsburg Hanedanı hakim durumdaydı. O zamanlar başta olan İmparator V. Karl çok fazla toprağı kontrol etme zorluğunun yanında iç kargaşalar ve Macaristan’a kadar ilerlemiş olan Türklerle başa çıkmak zorundaydı. Bütün bu durumun üstüne tahmin edileceği üzere V. Karl’ın hakimiyeti zayıfladı. Bu sıralarda da Martin Luther ortaya çıkarak Katolik Kilisenin eğitim şekline ve ibadet tarzına hücum etti. Luther protestanlığı savunuyordu ve bu hareketlenme o kadar başarılı oldu ki imparator da papa da bunun önüne geçemedi. En sonunda 1555’te imzalanan Augusburg Antlaşması ile Katolik prenslerle Luther taraftarı prenslere eşit haklar tanındı ve herkesin kendi inanışına göre ibadet etmesine izin verildi.
Bu olaylar daha sonrasında İmparator II. Ferdinand’ın din ve mezhep birliği kurmak, protestanlığı ortadan kaldırmak istemesiyle 1618’de başlayıp 1648’de biten Otuz Yıl Savaşları’na sebep oldu ve bu savaşlar da İmparatorun itibarını hiç yok denecek kadar azalttı. Bu esnada doğan Hohenzollern Hanedanı da 1701 yılında başa geçerek 1918 yılına kadar sürecek olan Prusya Krallığını kurdu.
Takvimlerin 1914 olması, Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’ın suikast edilmesi ve bu olaydan dolayı Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a savaş açmasıyla 1. Dünya Savaşı başlamış oldu. Ardından Rusya, Avusturya-Almanya sınırı boyunca yürüyüşe geçince Almanya, Rusya ve Rusya’nın müttefiki olan Fransa’ya savaş ilan ederek İttifak Devletleri arasında yerini aldı. Bu hareketini de İngiltere’nin Almanya’ya savaş açması izledi. Savaşın ilk yıllarında Almanya, Rusya’ya karşı büyük bir üstünlük elde etmişti ancak sonradan Batı cephesine de yönelince ve denizaltıları Amerika’dan gelen gemileri batırmaya başlayınca Amerika da savaşa katıldı. Bir yıl sonrasında Almanya ve müttefikleri yenildi. Savaşın sonucunda İtilaf Devletleri Almanya’ya Versay Antlaşmasını imzalatarak hem öncesinde alınan toprakları geri aldılar hem de içinde denizaşırı sömürge topraklarının da olduğu bazı toprakları aralarında paylaştılar. Bu ağır mağlubiyet üzerine bütün Alman hükümdarları haklarından feragat ettiler ve Weimar şehrinde yapılan bir anayasa ile 1919 yılında Cumhuriyet ilan edildi.
Bütün bu olanlar Almanya’yı zayıflattı. İşsizlik oranı çoktu ve para değerini kaybetmişti. Halk yeniden bir birlik haline gelmek istiyordu. Her türlü vaadi dinleyip inanmaya hazırdı. 1932’de 2. kez başkanlığa seçilen Hindenburg, Hitler’i başbakanlığa kadar yükseltti. Hitler derhal basın ve radyoyu kontrolü altına alarak Alman halkına tam da ihtiyacı olan şeyle geldi, bir sürü vaatte bulundu ve desteklerini kazandı. 1934’te Hindenburg’un ölmesiyle Hitler kendine “Führer” unvanını verdi ve devlet başkanlığını eline aldı. Yoluna diktatörlükle devam eden Hitler 1934 yılında iktidarı elinde tutabilmek için 1000 civarı insanın öldüğü kanlı bir temizlik yaptı ve sonraki yıl bütün yahudileri vatandaşlıktan çıkardı; ilerleyen zamanda da Holokost(Yahudi Soykırımı), birçoğunun hayatını mahvetti ve bitirdi.
Hitler askeri öğretime büyük önem verirdi. İlerleyen zamanda kağıt üzerinde pek çok toprak aldı ancak sıra Polonya’ya gelince ve Polonya toprak vermeyi reddedince ordularına Polonya’yı işgal emri verdi.
1 Eylül 1939’da Alman ordusu Polonya’yı işgale başladı, bundan iki gün sonra da Fransa ve İngiltere Almanya’ya savaş ilan ettiler. Bu şekilde 2. Dünya Savaşı başlamış oldu. Fransa 1940 haziranında teslim oldu ve bunun üzerine İtalya da saf değiştirerek Almanların yanında savaşa girdi. Bu şekilde 1943’e kadar oldukça iyi savaşan Almanya 1943 yılında Stalingrad’da uğradığı başarısızlıktan sonra kan keybetmeye başladı. Müttefikleri de aynı şekilde. Nihayet 1945’te Nazi Almanyası kayıtsız şartsız teslim oldu. Hitler, Propaganda Bakanı Goebbels ve Hava Mareşali Göring’in de yaptığı gibi yakalanmamak için intihar etti.
Savaştan sonra Almanya; Amerika, İngiltere, Rusya ve Fransa’nın kontrolünde hükümetsiz bir devletti. Bazı küçük bölgelerin Almanya’ya verilmesini de kapsayan iki yıllık bir süreçten sonra işgal devletleri arasında anlaşmazlık çıktı. Rusya Almanya’yı ekonomik bir bütün olarak görüyordu ancak batı devletleri dört partili bir devlet kurmak istiyorlardı. Neticede yollar ayrıldı.
Batı Almanya: Resmi adı Deutsche Bundersrepublik(Alman Federal Cumhuriyeti)’tir. Federal ve Cumhuriyetçi bir anayasaya sahipti. 1949’dan beri ekonomisi gelişme göstererek ilerlemiş, Nazi Almanyası’ndan kalan sanayi yöneticileri de 2-3 yıl hapis yattıktan sonra işlerinin başına geri dönmüşlerdi.
Doğu Almanya: Resmi adı Deutsche Demokratische Republik(Alman Demokratik Cumhuriyeti)’tir. Sovyet Rusya burada uzun süre iktidarda kalmıştır. Savaştan sonra çok büyük yıkıma uğramış olsa da sanayi sektörü kısa zamanda tekrar işe koyulmuş ve ekonomisi iyi yönde gelişmişti.
3 Ekim 1990’da Berlin Duvarı’nın hükmünü kaybetmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girmesi gibi sebeplerden dolayı iki Almanya birleşmiştir. İşgal devletleri Almanya üzerindeki bütün haklarından vazgeçmişler ve Almanya yeniden tam bağımsız bir ülke olmuştur. Şu anda da en güçlü ülkelerden biri konumunda olması çalışkan halkı sayesindedir.