Kuşların cıvıltıları geliyordu dışarıdan. Sıcacık yatağımda yatarken annemin kızarttığı ekmeğin kokusu burnuma geldi, o anda ne kadar aç olduğumu fark ettim. Hemen yatağımdan kalkıp yüzümü yıkamaya lavaboya gittim. Masaya geldiğimde annem bana güler bir yüzle ‘’Günaydın canım’’ dedi. Babam çoktan işe gitmişti ben de bugün arkadaşlarımla parkta buluşacaktım o yüzden kahvaltımı hızla yapıp yola çıktım. Parka çok yaklaşmışken altın sarı tüylü bir kedi gördüm hemen peşinden gittim. Kedi şişman olmasına rağmen çok hızlıydı büyük bir çalılığın arkasından dönünce kediyi kaybettim. Parka doğru yürürken kediyi düşünüyordum. Acaba tüyleri neden altın sarısıydı? benim bilmediğim bir kedi türü mü vardı? Bunları düşünürken parka varmıştım bile. Arkadaşlarımdan emre zaten parka gelmiş, salıncakta sallanıyordu. Beni görünce birden yüz ifadesi değişti bir gülümseme oluştu. Beraber bir banka oturduk konuşmaya başladık. Gördüğüm altın sarı tüylü kediyi anlatmaya başladım. İlk başta dalga geçtiğimi sandı ama dalga geçmediğimi anlayınca o da çok şaşırdı. Defne hala gelmemişti. Trafiğe takılmıştı galiba. Emre midesinin kazındığını söyledi. Emreyle beraber parkın yanındaki bakkala yürümeye başladık. Yürürken daha önce hiç görmediğimiz bir kulübe gördük. Çok garipti çünkü bu parka en son 2 hafta önce gelmiştik ve böyle bir kulübe görmemiştik. Kulübenin çam odunundan yapılmış kahverengi tahtaları her an kırılacak gibi eski duruyordu. Pencereleri geniş çerçeveleri siyah bir plastikten yapılmıştı. Emre kulübeyi görünce gittiği yöne değiştirdi kulübeye yöneldi ben de peşinden gittim. Kulübeye giderken Defneyle karşılaştık. Emre ‘’Hayır ola neden geç kaldın’’ diye bağırdı uzaktan. Defne düşündüğümüz gibi trafiğe takılmıştı. Onu da çağırıp kulübeye gitmeye başladık. Defne de çok şaşırmıştı. Tam kulübenin önüne varmıştık ki ‘’ Girmeyiniz yazan tabelaları gördük. Ben gitme taraftarıydım ama Emre içeri girmekte kararlıydı. Küçük bir atışmanın ardından Emre’nin dediği gibi oldu ve tabelaları aşıp içeri giriyorduk ki arkadan bir ses ‘’ Sakın bir daha adım atma ‘’ geldi. Bu ses parkın görevlisine aitti. Hepimiz birden kulübeden fırladık. Parkın görevlisi bizi azarladı. Buraya girmememizi söyledi biz de bir daha girmeyeceğimize söz verip bakkala doğru yolumuzu tuttuk. Yürürken aynı zamanda kulübe hakkında konuşuyorduk ve hepimizin aklında tek bir soru vardı kulübenin içinde ne vardı? Defne ve Emre hâlâ kulübenin içine girme derdindeydi. Ben en son yaşadıklarımızdan sonra bir daha girmek istemiyordum. Sonunda beni ikna ettiler. Ama içeri girmek için güzel bir plana ihtiyacımız vardı. Bunları düşünürken bakkala varmıştık bile. Bakkaldan atıştırmalık alıp hemen bir banka oturduk. Orada plan hakkında konuşmaya başladık. Defne görünmememiz için gece karanlığında gitmemiz gerektiğini söyledi haklıydı. Emre de el feneri ve atıştırmalık getirebileceğini söyledi. Yarın gece 22.30’a sözleştik. Yarın buluşma olduğu için eve erken gelip yattım. Yarın olmuştu bile. Çok heyecanlıydım. Evden çıkarken annemin bilmemesi gerekiyordu. O yüzden Emrelere kalmaya gitmek istediğimi söyledim anneme. Annem ‘’ evet canım sorun değil’’ dedi. Emre’nin evi 2 katlıydı o yüzden kolayca kaçabilirdik. Zaman akşam olunca Emrelerin evine gittim. Orada Emre’yle beraber gerekli olan şeyleri çantamıza koyduk. Saat’in 22.30 olmasına az kalmıştı yola çıktık. Parka geldiğimizde Defne zaten oradaydı. Siyah hırkasını giyip gelmişti. Hiç beklemeden plana koyulduk Emre’yle biz içeri girecektik Defne de dışarıdan gözetlicekti. Emre’yle içeri girdiğimizde içerinin nemli olduğunu fark ettik. İçerisi çok karanlıktı fenerlerimizi açtık. Çok küçük bir oda ve bir merdiven vardı. Merdivenden aşağı doğru indik. Etraf iyice sıcak olmaya başlamıştı. Merdivenin ucuna ulaştığımızda bir kapı karşıladı bizi. Kapıyı açınca her taraf duman olmaya başladı: Dumanlardan kurtulup diğer odaya geçmeyi başardık. Odada çok büyük fırınlar ,kafeste kediler ve altın külçeleri vardı vardı. İkimiz de çok şaşırmıştık böyle bir manzara beklemiyorduk. Birkaç dakika orada bekleyip nelerin olup bittiğini düşündük. Sonunda anlamıştım galiba. Kaçak altınları eritip bir tür boyayla birleştirip kediler üzerinden ticaret yapıyorlardı. Bunu anlayınca tüylerim diken diken oldu. Olayın çok büyük olduğunu öğrenince Emre’yi uyarmak istedim. Tam uyarakcaktım ki yukarıdan çok sert bir kapı açma sesi geldi. ‘’ Kim var lan içeride’’ güvenliğin sesiydi bu. İkimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk. Sonra gözüme birden havalandırma takıldı. Emre’ye işaret ettim ve havalandırmaya tırmandık havalandırma çok dardı. Zar Zor sürünebiliyorduk. Emre’nin de benim kadar korktuğunu hissedebiliyordum. Sonunda bir sona ulaşmıştık. Havalandırmanın sonu kanalizasyona açılıyordu. Polis sesleri duymaya başladık. Hemen ir lögar kapağından yukarı çıktık. Defne birisi içeri girince direkt polisi aramış olmalıydı. Kanalizasyondan çıkınca Defne yanımıza gelip ikimize de çok sıkı sarıldı ‘’Size bir şey oldu sandım’’ dedi sesi ağlamaklıydı. Defne bize olanları anlattı. Bir hırsız çetesi parkla anlaşmıştı. Çok dikkat çekmemesi için eski püskü bir evin altına merkez kurmuşlardı hırsızlar çaldığı altınları merkeze getirip oradan kediler üzerinden satıyorlardı, parkın sahibi de hırsızlar da tutuklanmıştı. Polis bizi görünce bize gördükleri şeyleri bildirdiğimiz için teşekkür etti ve eve yolladı. Emre’nin annesi kaçtığımızı fark etmiş kapıda bekliyordu. Çok endişeli olmalıydı, bizi görünce hem çok mutlu oldu hem de çok sinirlendi. Emre’yle ikimiz de ceza aldık. Ama buna değmişti
Altın Tüylü Kedi
(Visited 26 times, 1 visits today)