Bir gün Ahmet, okula bisikletiyle giderken yolda altın renginde parlayan bir kapı gördü. Merakı onu ele geçirdi ve kapıyı açtı. Ama kapıyı açar açmaz bir şeyler ters gitti, kapı aniden kayboldu ve Ahmet kendini bambaşka bir dünyada buldu. Bu tuhaf dünyada mahsur kaldığını fark etti. Buradan kurtulmak için diğer dünyadaki bir anahtarı bulup kapıyı tekrar açması gerekiyordu.
Ahmet etrafına bakınırken devasa bir kristalle karşılaştı. Kristal, turuncu bir renkteydi ve oldukça büyüktü. Tam o sırada çevresinde bazı yaratıkların olduğunu fark etti. Bu yaratıklar devasa boyutlardaydı, ama dost canlısı görünüyorlardı. Bazılarının altı gözü vardı, bazılarının ise yalnızca iki gözü. İlk başta Ahmet korksa da cesaretini toplayarak, “Siz kimsiniz?” diye sordu.
Yaratıklardan biri, “Biz trolleriz,” diye cevap verdi. Sonra merakla, “Peki ya sen kimsin?” diye sordu. Ahmet biraz çekinerek “Ben bir insanım.” dedi. Troller şaşırdı çünkü daha önce hiç insan görmemişlerdi.
Trollerden biri, Ahmet’in elinden tutarak “Sana burayı göstereyim.” dedi ve ona bu ilginç dünyayı gezdirmeye başladı. Ahmet, ilk olarak devasa turuncu kristali işaret ederek “Bu kristal nedir?” diye sordu. Troll, “Bu kristal bizim yaşamamız için çok önemli. O olmadan burada var olamayız.” diye cevap verdi.
Ahmet, “Neden kristal olmadan yaşayamazsınız?” diye merakla sordu. Troll, “Bu kristal, yaşadığımız mağarayı ayakta tutuyor. Eğer kristal yok olursa mağara çöker ve hepimiz dışarı çıkmak zorunda kalırız.” dedi.
Ahmet şaşkınlıkla, “Ama mağara yıkılırsa dışarı çıkıp kurtulamaz mısınız? Orada güneş var,” dedi. Troll hüzünle “Dışarı çıktığımızda güneş ışığı bizi taşa çevirir. Eğer taşa dönüşürsek paramparça oluruz.” dedi.
Ahmet son bir soru sordu “Peki, bu kristalin içinde bir anahtar var mı?” Troll gülümseyerek “Hayır, kristalin içinde bir anahtar yok. Zaten buraya girince kapı hemen kayboluyor.” dedi. Ahmet bir an düşündü ve “O zaman kapı nasıl açılıyor?” diye sordu. Troll, “Biz kapıyı anahtarla değil, kristalin gücüyle açıyoruz.” dedi.
Ahmet “Bana gösterebilir misin?” diye sordu. Troll, onu kırmadan kabul etti ve Ahmet’i kristalin yanına götürdü. Troll, devasa kristalin üzerine yarım bir daire çizdi. Bir anda kristalin bir kısmı açıldı ve dış dünyaya bir yol belirdi. Ahmet, trollerle vedalaşarak bu yolu takip etti ve sonunda dışarı çıktı.
Ama bir şey dikkatini çekti: Kapı hâlâ yerindeydi! Vedalaşmak için biraz erken olduğunu fark etti. Trollerin ona yardım etmesinden dolayı mutlu bir şekilde kapıya baktı ve yüzünde bir gülümsemeyle bu macerayı sonsuza dek hatırlayacağını anladı.