ALTIN PORTAL

Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi bir kapı, onu başka dünyaya davet ediyordu. Oraya gitmek için can atıyordu fakat korkunç bir şeyle karşılaşacağından ve orada tüm ömrü boyunca hapis düşeceğinden korkuyordu. Bu sebebiyetle oraya girmekten vazgeçti ve belki yine açılırsa diye umutla, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Sanırım diğer insanlar o kapıyı görmemişlerdi. Ama neden bunu görmesi için sadece o seçilmişti ki? Bu ona çok anlamsız geliyordu. Bu durumu eve gidince ablasına anlattı. Fakat ablası ona inanmadı ve bunun imkansız olduğunu söyledi. Tabii ki inanacağını da düşünmemişti. (en azından 2 saniyeliğine.) Sonraki gün belki yine aynı kapı çıkar diye ablasını götürmüştü ve aynı yoldan yürümüştü. Ve işte orada hala o kapı duruyordu hatta bunu ablası da görebilmişti. Fakat ondan başka insanlar göremiyordu,  o zaman ablası nasıl görüyordu ki? Sonra bir anda sadece onun duyabileceği bir ses gelmişti ve ses şöyle diyordu. “Bu kapıdan geçmek ya da geçmemek isteyebilirsin seçim senin ama buraya gelirken yalnızca yanında 1 kişi getirebilirsin.” Bu anlam veremediği sesin dediklerini ablasına da söyledi ve o 1 kişi için onu seçtiğini söyledi. (Hazır olmak için 1 haftası vardı.) Bu bir haftada tartışıp karar verdiler ve gitmeye karar verdiler. İşte şimdi altın portal tam önlerindeydi. İkisi de aynı anda girdiler. gördüklerine inanamadılar her yer altındı. Merakla altınlara ellediler. İlk başta bir şey olmadı sandılar daha çok aldılar ellerine fakat sonra altınlar canlanıp onlarla savaşmaya başladı. İkisi de portala baktılar, göremediler. Biraz gezindikten sonra o portalı buldular ve ellerindeki altınlarla beraber portaldan hemen dışarıya atladılar. Çocuğun bacağını ısırmışlardı fakat iyileşti. Ellerinde bir sürü altın oldu fakat bir daha bilmedikleri yerlere gitmemeyi karar verdiler, bu onlara ders oldu.

(Visited 2 times, 1 visits today)