Altın Kapının Ardında

Her sabah olduğu gibi Ayla yine okul çantasını sırtına geçirip evden çıktı. Sokaklar tanıdıktı, her köşeyi ezbere biliyordu. Ancak o sabah, köşeyi döndüğünde karşısına çıkan altın rengi kapı, her şeyi değiştirdi. Göz kamaştırıcı bir parlaklıkla önünde duran bu kapı, sıradan bir kapıya benzemiyordu. Üzerinde işlemeli motifler, yanıp sönen yıldızlar gibi parlıyordu.

Ayla, kapıya yaklaşırken kalbi hızla atmaya başladı. Dokunmalı mıydı? Yoksa yokmuş gibi davranıp yoluna mı devam etmeliydi? İçindeki merak ağır bastı. Kapının tokmağına uzandı ve hafifçe dokundu. Tokmak sıcak bir gülümseme gibi tenine yayıldı. Kapı, sanki kendi iradesiyle aralandı.

Ardında bambaşka bir dünya vardı. Gökyüzü mor ve turuncu renklerle dans ediyor, yer yer uçan adalar yükseliyordu. Yerden göğe kadar uzanan devasa ağaçların dallarında parlayan minik ışıklar uçuşuyordu. Ayla bir adım attı, ardından bir tane daha. Arka planda yankılanan melodiler, onu bu dünyaya aitmiş gibi hissettirdi.

Ancak birden sırtındaki çantanın ağırlığını fark etti. Okul… Zil sesi kulağında çınladı. Geri mi dönmeliydi? Yoksa bu büyülü dünyada kalmalı mıydı? Ayla, altın kapının önünde durdu, kararsızdı. Kapının hemen yanında bir not belirdi: “Her seçim bir kapıdır. Doğru kapıyı sen belirleyeceksin.”

Ayla derin bir nefes aldı. Bir adım attı ama hangi yöne?

(Visited 5 times, 1 visits today)