Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren, parlak altın rengi bir kapı onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Bu çocuk çok meraklıydı o yüzden içeri girmeyi çok istiyordu. Fakat okula geç kalırsa kötü olurdu. Ayrıca annesi de onu merak ederdi. Çocuğun son kararı okula gitmekti ve kapının yanından geçip gitti.
Okulda, gördüğü bu kapıyı arkadaşlarına anlattı fakat kimse ona inanmadı. “Sen galiba çok derin uyumuşsun” deyip geçiştirdiler ve yollarına devam ettiler. Çocuk bir anda “Belki de rüyamda görmüş olabilir miyim?” diye şüphelenmeye başladı. Sonra düşünmeyi bırakıp arkadaşlarının yanına döndü.
Daha sonra okul bitti ve otobüsle evine dönerken yine o kapı aklına takıldı ama bu düşünce çocuğa artık biraz saçma gelmeye başladı. Onu tamamen unutmaya karar verdi. Saatler sonra akşam oldu, çocuk yatağa geçti ve uyudu. Rüyasında tekrar o kapıyı gördü ve biraz korktu. Rüyasında kapının içinden geçip oradaki yere baktı. Orası çok temiz, parlak ve güzel bitkilerle doluydu. Orada insanlara benzeyen yaratıklar vardı ama çok dost canlısılardı. Bu yaratıklar araç yerine bisiklet kullanıyorlardı çünkü havayı kirletip zarar vermekten hiç hoşlanmıyorlardı.
Sabah olduğunda aynı yerde o kapıyı tekrar gördü. Bu sefer hemen kapının içine atladı ve rüyasındakiyle aynı olduğunu gördü. Bu durumun tesadüf olduğunu düşündü. Çocuk orayı çok sevmişti ve orada yeni arkadaşlar edindi. Garip bir şekilde annesi, babası ve diğer aile bireylerini de burada gördü. Çocuk, onlara her şeyi anlattı ve dünyaya tekrar dönmemeye karar verdiler.