Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde, aniden parlak, altın rengi bir kapı belirdi. Bu kapı, sanki onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Çocuk önce şaşırdı, sonra biraz korktu. Bir süre düşündü ve kendi kendine, “Okuldan sonra gelirim, nasıl olsa buradan gitmez,” dedi. Ancak birdenbire ortaya çıkabilen bir şeyin birdenbire yok olma ihtimali de vardı.
Derin bir nefes aldı ve kararsızlığı bir kenara bırakıp kapıdan içeri adım attı. Bir anda her yer karardı. Çocuk korkuyla etrafına bakındı. Neyse ki kısa bir süre sonra gözleri karanlığa alıştı. Ama gördüğü şeyler onu daha da ürküttü. Geri dönmek için kapıya koştu fakat kapı yok olmuştu. Yerinde yalnızca bir not vardı.
“Kurnaz kapıymış,” diye mırıldandı çocuk ve notu okumaya başladı. Notta şu yazıyordu:
“Merak etme, geri döneceksin. Ama önce bu görevi yerine getirmen gerekiyor. Görevin: Bu dünyadaki tüm halıları topla. İmza: Bir Dost.”
Çocuk kafası karışmış bir halde etrafına bakındı. Bu “Bir Dost” kimdi ve neden tüm halıları toplamasını istiyordu? Korkmasına rağmen içten içe bu görevi tamamlayabileceğine inanıyordu. Uzun, çok uzun bir süre bu tuhaf dünyayı dolaşıp halıları toplamaya çalıştı. Nihayet hepsini bir araya getirmeyi başardı.
Son halıyı toplarken bir halı canlandı ve konuşmaya başladı:
“Beni takip et, seni dünyana geri götüreceğim,” dedi. Çocuk büyük bir heyecanla halıya atladı ve sevinçle bağırdı:
“Yaşasın! Eve dönüyorum! Eğer her zaman böyle olacaksa, bu kapı her sabah gelsin!”
Ama mutluluğu kısa sürdü. Halı, yolda aniden yön değiştirerek büyük, siyah bir şatoya doğru uçmaya başladı. Şatoyu gören çocuk, “Burası evim değil!” diye bağırdı. O anda halının kötü niyetini anladı. Halı, çocuğu efendisine götürüyor ve onu yemeye hazırlıyordu.
Çocuk şaşkınlıkla ve korkuyla etrafına bakındı. İçinden bir çözüm aramaya başladı. Ama şimdilik, her şey için çok geçti…