Hayata gözlerimizi ilk açtığımız günden, toprakla bir bütün olacağımız güne kadar sürekli bir şeyler öğreniriz. Bunlar bazen beynimizi geliştirmek ve onu daha güzel kullanabilmek için bilgi, bazense kişiliğimizin en iyi şekilde oturabilmesi için edindiğimiz tecrübelerdir. Bu tecrübelerden en büyüğü ise sevdiklerinden ayrılmaktadır. Çok değer verdiğin birini kaybetmek veya o değer verdiklerinden uzağa gitmek bu büyük tecrübelerin bazı örneklerindendir. Yatılı okullar da “genç yaşta tek başına kalma” tecrübesinin en iyi edinilebileceği durumdur.
Yatılı okula gitmenin pek çok nedeni olabilir: Kazandığın okul yaşadığın yerden çok uzak olabilir, çok iyi eğitim verdiği için gözün o okuldan başkasını görmüyor olabilir. Aklıma getirmek istemediğim bir neden ise maalesef sıkça karşılaştığımız ve kaçışı olmayan ebeveynlerini kaybetmiş olmandır. Böyle durumlarda yatılı okul kaçınılmazdır. Tabii ki ailesi hala hayatta olanlar onunla birlikte okulun yakınına taşınabilir ama bana kalırsa özellikle liseye gidecek biri için bu yol tercih edilmemelidir.
Hayatta bir gerçek vardır ki o da insanın ölene kadar yanında birilerinin olmayacağıdır. Yatılı okulda okuyan insan kendi ihtiyaçlarını kendi görmeyi öğrenir, tartışma sırasında kendini ve bildiği doğruyu kendi kendine savunmayı öğrenir, psikolojik olarak çöktüğünde kendi kendine ayağa kalkar. En güzel yanlarından biri ise ebedi arkadaşlıkları olur çünkü orada onunla aynı savaşı veren onlarca kişi vardır. Dertlerini birbirlerine anlatır, birbirlerinin dertlerine çözüm bulmaya çalışır ve edindiği tecrübeleri diğerlerine öğretirler.
Yurt çalışanları ile geçinmekse başlı başına zor bir iştir. Sadece aldıkları parayı düşünen insanlar yurtta kalan insanların halinden anlamaz, onlara ahır hayvanlarıymış gibi muamele gösterirler. Böyle durumlarda yine yurtta kalan kişi kendinden üstün durumdaki kişi ile başa çıkmayı öğrenir. Bu, ileride çalıştığı şirketin patronu ile baş etmesinde yardımcı olur.
Yıllar sonra o genç zihinsel olarak hazır ve dayanıklı bir birey olarak kazandırılır hayata. O kişi artık önüne çıkacak psikolojik sorunlara kolaylıkla karşı koyabilir, belki geçmişine bakar zaman zaman. Elbette hayatından tamamen silmek istediği anlar olmuştur ama eminim aynı zamanda o dönemler üzüldüğü, sinirlendiği, özlemini duyduğu şeylerin şu anki hali ile ne kadar basit olaylar olduğunu, bu olaylar karşısında gösterdiği tutumun ve sabrının onu bu günlere getirdiğini hatırladığı zamanlar kendi ile gurur duyuyordur çünkü onun aksine çevresi bulunduğu yerde altın kafesinden bir türlü çıkamamış bir bülbül misali bir gün o kafesten çıkıp da yılanlar ile karşılaşınca ne yapacağını bilmediği için yem olacak milyonlarca insan ile doludur.