Pelin, sabahın erken saatlerinde parka yürüyüşe çıkmıştı. Serin hava yüzünü okşarken ayaklarının altındaki kuru yaprakların çıkardığı hışırtıya odaklanmıştı. Sessizlik ve doğanın huzuru içinde yürürken düşünceleri de sakinleşiyordu. Fakat bir an duraksadı. Sanki bir şey dikkatini çekmişti.
Kafasını çevirip etrafına baktı ama görebildiği tek şey çimenler ve dağınık birkaç taş parçasıydı. Ancak içindeki bir his onu o noktaya geri bakmaya zorladı. Gözlerini kısmış, odaklanmıştı. Tam o sırada, yakınlarda oturan yaşlı bir adamın meraklı bakışlarıyla karşılaştı. Adam, Ela’nın dikkat kesildiğini fark etmişti.
“Bir şey mi arıyorsunuz?” diye sordu yaşlı adam, sesi hafifçe titreyerek.
Ela, başını sallayıp bir şey olmadığını belirtmek için gülümsedi. Ancak içindeki merak daha da artmıştı. Eğilip daha yakından bakmak istedi.
“Belki bir şey vardır.” diye mırıldandı kendi kendine. Tam o sırada arkadaşı Pelin’in sesi duyuldu. Ela, şaşkınlık ve sevinç arasında bir duygu patlaması yaşadı.
“Pelin, gel buraya! Bir şey bulmuş olabilirim.” dedi Ela, heyecanla.
Pelin koşarak geldi ve Ela’nın baktığı noktaya eğildi. İkisi de bir an için sessizce yere baktılar. Ela, Pelin’e dönüp fısıldadı:
‘’Pelin, sessizce ve yavaşça yere bakar mısın?”
Pelin, Ela’nın isteğini yerine getirip yere dikkatle baktı. Birkaç saniye sonra, gözleri parladı. “Ben mi yanlış görüyorum yoksa ayağımın dibindeki bir altın bileklik mi?” dedi, sesi hayretle karışık.
Pelin, Ela’nın gösterdiği noktaya eğildi ve gerçekten de orada bir altın bileklik parıldıyordu. Titreyen elleriyle bilekliği yerden aldı. İkisi de şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Bu, sıradan bir park yürüyüşünden çok daha fazlasıydı artık.
“Bunu buraya kim düşürmüş olabilir?” diye sordu Pelin.
Ela, bilekliği avucunda tutarken bir an için düşündü. Bu bileklik sadece bir takı değildi; içinde bir hikaye, bir gizem barındırıyordu. Ela, yaşlı adama dönüp bilekliği gösterdi. “Bunu tanıyor musunuz?” diye sordu.
Yaşlı adam, bilekliği dikkatle inceledi ve başını iki yana salladı. “Hayır, ama eminim ki birileri için çok değerli olmalı.” dedi.
Pelin ve Ela, bu küçük altın bilekliğin arkasındaki hikayeyi merak ederek eve döndüler. Belki de bu bileklik, onları bekleyen büyük bir maceranın başlangıcıydı.