Günlerden pazardı. Hava çok sıcaktı. Pelin yatağından kalktı, elini ve yüzünü yıkamaya gitti. O sırada annesi Pelin’in odasına geldi. ”Hadi kalk kahvaltı hazır.” dedi. Sonra Pelin kahvaltıya oturdu, kahvaltısını yaptı. Sonra ödevlerini yapmak için odasına gittiğinde yerde bir altın bileklik gördü: ”Aman Allahım bu da ne böyle bu benim odama nasıl geldi? ” dedi. Hemen annesine sordu: ” Anne bu senin mi? ” Hayır kızım bu benim değil.” Pelin odasına çaresizce yine gitti. Sonra bir anda bilekliğin içinde koca bir delik oluştu. Pelin onun içine düşüverdi. Ve var olmayan ülkeye geldi. Orada periler, büyücüler, kaptanlar, korsanlar, pamuk şeker bile vardı. Pelin önce oradakilerle konuştu. Sonra birazcık yemek yedi. Oradaki bir peri ona bir şarkı yazdı. Şarkı şöyle başlıyordu:
Sihirle dolu bir yolculuk ‘Var Olmayan Ülkeye’ bir peri bir çocuk hayallerin içinde. Ama Pelin ailesini özledi bu yüzden oradakilerle vedalaşıp bir kayan yıldızın üstüne binip eve gitti. Eve gelince ailesine olan biteni anlattı. Ve artık her hafta var olmayan ülkeyi ziyarete gitti.
SON