Hayat, sadece yaşamanın tadını çıkarabilenlere mi güzeldir? Aldığım kararlardan tutun, söylediğim sözlere kadar hem karşımdakilerin hem de kendimin kalbini kırıyordum. Hayat çok üstüme geliyormuş gibi hissediyordum. Her gün ağlayıp içimde tuttuğum duygu kalabalığından kurtulmaya çalışıyordum. Bünyem artık hiçbir şeyi kaldıramamaz olmuştu. İnsanları nasıl mutlu edebileceğimi düşünemiyordum bile.
Diyetime destekte bulunan şekersiz mis kokulu kahvemle güneşin batışını izlerken kendimi nasıl toparlayabileceğimi düşünüyordum. Kaçıp uzaklaşsam bu şehirden kimin umrunda olurdu? Kimin benim hakkımda ne düşündüğü artık hiç umrumda değildi. İnsanların benim hakkımda ne düşündüğüne kafa patlatırken bu hale gelmiştim. Bunları düşünürken kalbim sızlıyor, gözyaşlarım gözaltı torbalarımdan süzülürken beni susturması için kupamı ağzıma götürdüm. Belki bu kadar duyguyu bir arada yaşamın sebebi ergenlik döneminde olduğum içindir ama gerçekten yaşımdan çok olayları kaldırmakla mücadele ediyordum.Bu durumda en çok yanımda olmasını istediğim kişilerin ailem olmasını beklerken 2 yıllık arkadaşımdı bana destek olan. Okulla arama çektiğim duvardan sonar ne ailemle olan ilişkim hayırlı gitmişti ne de arkadaşlarımla. Ben tam bunları düşünürken telefonumun titreştiğini farkettim ve baktığımda matematik öğretmenim beni arıyordu. Telefonu açtığımda bana nasıl olduğumu ve beni bir haftadır gözlemleyip yüzümün hiç gülmediğine rastladığını söyledi. Yarım saatlik bir konuşmanın ardından telefonu kapamamla duygularımı dışarı ağlayarak dökmem bir olmuştu. Belki de buydu istediğim. Belki de düştüğüm bu çukurdan çıkmama yardımcı olacak birini istemiştim ben yanımda. O an bunları düşünürken aklımdan binlerce düşünce geçiyordu. Belki de hayatın tadını doya doya çıkarmak için hep hayatıma birinin girmesini veya birinin güzel bir söz etmesini bekliyordum ama bunları düşünecek vaktim olmamalıydı bile çünkü iki saniye sonra ne olacağını bilemiyorduk. Hayatı güzel kılmak benim elimdeydi. Benim ve hayata dair bakış açılarımın. Bu haftanın bana vermiş olduğu yorgunluğu üstümde on kat hissederken bir yandan da hayatımı nasıl düzene sokabileceğimi düşünüyordum.Hayatın bana sunduğu onca güzellik varken ben üsütme gelen ufacık zımbırtılarla yıkılmayı mı seçecektim. Bu kadar güçlü olmamın böyle şeyler yapmama izin vermeyeceğini kendime ispatlamalıydım. Yolumu kendim çizecektim ve ömrümün sonuna kadar bu yolda tek başıma ilerleyecektim. Elbette ki hayatıma insanlar girip çıkacaktı ama ben bunlara üzülmekle veya birinin benim elimden tutup kaldırmasını bekleyemezdim çünkü her zaman yanımda böyle biri olmayabilirdi. Belki de tek yapmam gereken şey azıcık düşüncelerime ve içimdeki acılara ilaç olmaktı bunun için kendime ufak bir tatil planı yapabilirdim. Bunları düşünürken gözlerim uykusuzlukla yaptığı savaşa yenik düştüler ve rüya daldılar.
Hala kendimi,insanlara karşı olan düşüncelerimi nasıl değiştirebilirim bilmiyordum ama bunu bir an halletmem gerekiyordu. Dertler sadece benim yorulmama sebep olacaktı ne de olsa.