Her şey babamın “Çocuklar,bu yaz sizi Almanya’ya götüreceğim.” demesiyle başladı. Bir süredir konuşuluyordu ancak sonunda kesinleşmişti. Peki neresi? Babam oraya gitmiş olanlardan aldığı bilgiler ve internette yaptığı araştırmalar sonucu bizi götüreceği yeri belirlemişti: “Europa-Park” .
Almanya’nın Fransa sınırında Rust kasabasında bulunan bu park söylendiğine göre Disneyland’dan daha güzelmiş. Orayı ziyaret edenlerin park hakkındaki düşünceleri hep olumluydu. Babam bir haftalık bir program için çalışmalara başladı,iki ya da üç gün Europa-Park’ta kalıp daha sonra Fransa’da Strasbourg’a geçerek o bölgeyi gezecektik. Tabii annem ve ağabeyim de bu konuda sevinçlilerdi…Fakat ben?!…
Hayvanlara olan ilgim ve sevgim çocukluğumdan beri üst düzeyde olmuştu.Bir takım söylenmeler olmuşsa da(!) annem ve babam bu sevgimi hep desteklemişler ve bizim evden geçmemiş hayvan cinsi kalmamıştı neredeyse. Fakat benim ilgim özellikle egzotik hayvanların üzerinde yoğunlaşıyordu. Seyrettiğim belgesellerin etkisi tartışılmaz tabii.Hatta öyleki Bondi veterineri Chris’in etkisiyle Avustralya’da veterinerlik okumaya karar verip ülkenin en iyi veterinerlik fakültesini Google Earth sayesinde gezmiştik bile.
Bu konuları sürekli internette kurcaladığımdan hangi ülkede bu tür hayvanların daha çok bulunabileceği konusunda az çok bilgi sahibiydim. Bu ülkelerin başında da Almanya geliyor ve yine gitmeyi düşünülen tarihlere yakın bir tarihte Almanya’da uluslar arası sürüngen fuarı yapılacağı ilan edilmez mi?! Hiç unutmuyorum fuar tarihi 10 Eylül’dü ve şimdi sıra planları benim isteğime uygun hale çevirmeye gelmişti…
Bu arada babam internetten kalınacak şehirler, rota, oteller gibi yerlerin araştırmasına girmiş, planı nerdeyse tamamlamıştı ki annemin işyerinden izin alamaması sonucu gelemeyeceği ortaya çıktı. Ne yalan söyleyeyim hem üzüldüm, hem sevindim. Böylece benim tercihime yönelik kulisleri yapma fırsatı doğmuştu.
Konuyu babama ilk açtığımda tepki gördüm haliyle, ona göre böyle bir eğlence parkına gitmemiz benim açımdan daha iyi olacak, zevk alabilecek ve iyi vakit geçirebilecektim. Fakat kararlıydım, ne olursa olsun bu fuara gidecektim. Babamın ağzından girip burnundan çıkarak sonunda programı değiştirip fuara gitmeye karar verdik(!)…
Babam hemen oturup yeni planlamaları yaptı tabii, o sırada Antalya’da oturduğumuzdan fuarın yapılacağı Hamm kasabasına en yakın Düsseldorf’a uçak biletlerimizi aldık. Fuar cumartesi günü olduğundan bir gün evvelden Düsseldorf’a gittik. Yer ayırttığımız otele eşyalarımızı bırakıp kısa bir şehir turuna çıktık. Niyetimiz akşam yemeğini de bu arada halletmekti veee kendimizi bir dönercide bulduk… Hem karnımızı doyurduk hem de dükkân sahibi kadının ailesinin Antalya’da bizden birkaç sokak ileride oturduğunu öğrendik. Otelimize dönüp yoğun bir güne hazırlık olması bakımından erken yattık.
Nihayet beklenen gün gelmişti, fuara gidiyoruz. Sabah otelden ayrılıp babamın kiraladığı aracı almak üzere şirkete gittik, babamın ehliyetinin uygun olup olmadığı konusunda takıntılar yüzünden biraz gecikse de arabamızı aldık ve Hamm’a doğru yola çıktık. Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra HEDEF’e ulaştık.
Fuarın yapıldığı yer Hamm’ın merkezinde bir çok tesisin olduğu bir bölgede idi. Binaların önü çok kalabalıktı. Herkesin elinde kutular vb. vızır vızır içeri girip çıkıyorlardı. Ama bunun işin küçük bir kısmı olduğunu içeriye girince anladık. Kapıdan giriş biletlerimizi aldık ve kollarımızı da damgalatarak içeriye girdik. Girdiğimiz andan itibaren kendimi kaybettiğimden babam ve ağabeyimle irtibatımız koptu. Binanın içerisinde 4-5 adet Basketbol salonu büyüklüğünde salonlar var ve hepsi tıklım tıklım dolu. Göz alabildiğince çeşitli binlerce sürüngen sergileniyor ve ben oradayım. O arada ne babam ne ağabeyim aklımda değil. Bu arada babam cep telefonundan bir çok kere aramasına rağmen duyan kim?!… Zaten telefonu duymak da pek olası değil.
Ben hemen gezmeye başladım tabii. Diyorum ya binlerce egzotik hayvan gözlerimin önünde, sadece resimlerini görebildiğim türler dahil. Babamın yanıma verdiği parayla o gelmeden bir şeyler yapmak istiyorum. Gözüme bir süt yılanı kestirdim, çok güzel ve fiyatı diğerlerine göre uygun ve taşınması kolay bir büyüklükte. Tam pazarlığı yaptım babamın elini ensemde hissettim. Çok merak etmiş doğal olarak ama tahmin etmiş nerelerde olabileceğimi. Babamın “yılanı Türkiye’ye götüremeyiz, taşıyamayız” itirazlarına rağmen ısrarlarıma dayanamayarak aldık. Birkaç gün bizimle dolaşan yeni dostumu sonunda dönerken bavula koyduk ve uçağa bindik.Türkiye’ye vardığımızda ona yeni bir yer yaptım ve bir tanıdığımdan onun için yem sipariş ettim artık 2. yılanımı da almış bulunmaktaydım.