Alışılmadık Prenses

Bütün çocuklar hayatının belli bir dönemini çizgi filmlerle geçirmişlerdir. Erkekler araba yarışları, savaş filmleri izlerken kızlarsa prenseslerle ilgili filmler izliyorlardı. Peki ya hiç düşündünüz mü erkeklerin izlediği çizgi filmlerde neden güç ve başarı konu alınırken kızların izlediklerinde neden hayatları kötü bir cadı ya da kötü bir üvey anneden dolayı hayatları kısıtlanan prensesler var.

Şu ana kadar gördüğümüz Külkedisi, Rapunzel, Uyuyan Güzel ya da Pamuk Prenses’in hikayelerini düşünelim. Hepsi bir şekilde birinin baskısı yüzünden temizlikle, yemek yapmakla, hayvanların bakımıyla günlerini geçiriyorlar. Ve hepsinin sonu yakışıklı prensi bulup sonsuza kadar mutlu yaşamakla bitiyor. Bu mutluluğa ulaşmak için tek başlarına bir şeyler yapmıyorlar, fark ettiyseniz hepsinin yardımına doğaüstü bir varlık geliyor ve onun sayesinde bu mutlu sona ulaşabiliyorlar. Aynı zamanda hikayede güçlü bir kadın varsa bile bunları kötü cadı ya da kötü üvey anne diye belirtiyorlar. Kısacası kızlar güç sahibiyse bunun kötü olacağını ya da birine bağlı kalarak yaşamak zorunda olduklarını çok belli etmeden insanların zihinlerine kaydediyorlar.  Bunun yanı sıra hikayedeki prensler ya da erkeklerin izlediği filmlerde ise erkeğin güçlü, korkusuz, zengin olduğunu ön plana çıkarıyorlar. Bu da şu an toplumda gördüğümüz kadın erkek eşitsizliğini doğuruyor. Bütün bu algı aslında hepimizin küçüklüğünden başlayarak yaratılıyor.

Son zamanlarda çıkan çizgi filmlerdeyse prensesleri daha güçlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen karakterlere dönüştürmeye çalışıyorlar. Bunların ilk örneklerinden birini yapan Brenda Chapman ile başlamak istiyorum.  Brenda Chapman küçüklükten beri resim yapmayı çok seviyormuş bu alanda bir işle uğraşmak istediği için daha küçükken Walt Disney Stüdyo’larını arayarak işe başlamak istediğini söylemiş. Walt Disney ise büyüyünce şansını denemesi gerektiğini söylemiş. O da bunun üzerine çalışıp bir sanat okulundan mezun olduktan sonra Walt Disney’e bir kere daha başvurmuş ve kabul edilmiş. İşe gelidiğinde Dünya üzerindeki sayılı animasyon işiyle uğraşan kadınlardan biri olduğunu fark etmiş. Bunun üzerine kendisi şu sözleri söyledi: ‘’ İşte o zaman, filmlerdeki prenseslerin neden o kadar çaresiz olduğunu anladım; hepsi erkekler tarafından yaratılmıştı.’’ Bunun üzerine farklı bir prenses karakterini düşündü. Bu karakter diğer bütün prenseslerden farklı olacaktı, kimseye ihtiyaç duymayan kendi hayatını yaşayabileceği bir prenses olacaktı.

Hepimizin bildiği ‘’Cesur’’  filmini o yarattı. Filmin hikayesinde babasının ve annesinin fikirleri üzerine artık bir prensle evlenmesi gerektiği düşünülen ‘’Merida’’ aslında evlenmek istemiyordur. Ama annesinin bu konu üzerindeki düşüncüleri kesindir. En başta karşı çıkamayan Merida prens adayları ülkesine geldiğinde hepsini bir şekilde yapılan yarışmalarda onları kazanarak kendisinin evlenmesine gerek olmadığını kanıtlar. Annesi prensleri bütün ülkenin önünde küçük düşürdüğü için Merida’ya kızar ve ikisi büyük bir kavgaya tutuşurlar. Annesine sinirlenmesinin üzerine Merida annesine bir büyü yaptırır.  Ama büyü beklemediği sonuçlar doğurur. Film boyunca da annesini kurtarmak için kimseye bir şey söyleyemediğinden kendi başına annesini kurtarmaya çalışır. Filmin konusundan da anladığımız üzere Merida karakteri alışıldık prenseslerin aksine daha güçlü bir karakter. Bu güçlü, kendine güvenen prenses fikrini seven insan sayısı artmaya başlayınca artık film sektörleri de bunun gibi karakterler çıkarmaya başladılar.

(Visited 234 times, 1 visits today)