Algı Gücümüz

İnsanlar öyle mükemmel varlıklardır ki sahip oldukları her şeyi şekillendirme vasfına sahiptirler. Yedikleri ekmeği leziz bir nimete veya yetersiz bir öğüne şekillendirebilirler. Başarısızlıklarını yolda takıldıkları bir taşa veya dayanılmaz bir acıya şekillendirebilirler. Dünya herkes için farklı bir yerdir, çünkü hepimizin algısı farklıdır. Bakış açılarımız, düşüncelerimiz ve ön yargılarımız sayesinde dünyayı cennete ve cehenneme çevirme gücüne sahibiz ve bunun ne kadar mucizevi bir şey olduğunun farkında bile değiliz.
Hayat bize her zaman farklı şeyler sunar. Kimsenin hayatı tamamen acıdan veya sevinçten ibaret değildir. Ama etrafımıza baktığımızda aynı olaylara herkesin farklı tepkiler verdiğini fark ederiz. Kötü bir sınav sonucuna ağlayan da vardır, gülüp geçen de vardır. Peki, bu iki insan arasındaki fark nedir? Aynı olaylara bile farklı tepkiler vermemizin sebebi herkes düşüncelerinin ve yaşam tarzının farklı olmasıdır. Gülüp geçen kişi hayatın devam ettiğinin farkındadır, ve bu küçük pürüzü büyütmeden geleceğe odaklanmaktadır. Ağlayan kişi ise şimdiye odaklanmıştır bu yüzden büyük resime bakıldığında bunun çok da büyük bir problem olmadığını düşünememiştir. Aslında düşünce ve algının hayatımıza bu kadar sahip çıkması şaşırtıcıdır, çünkü en objektif gerçekler bile subjektif olabilmektedir.
Böyle bir güce sahip olmamız bizi gerçekten üstün kılar. Dalai Lama’nın da dediğine göre:”Acı kaçınılmazdır, acı çekmek ise bir tercihtir.” Farklı bakış açılara sahip olmamız ve algımızı istediğimiz yöne çekebilmemiz, bizim hayatta kaçınılmaz olan kötü olaylara bile daha doğru şekilde yaklaşmamızı sağlar. Bazen etrafımıza baktığımızda acı içinde boğulan ve bundan zevk alan insanların var olduğunu görürürüz. Onların bırakmak istedikleri miras budur, biricik hayatlarını böyle resmetmişlerdir. Mutluluğu böyle bulabileceklerini düşünürler ama acının içinde kaybolurlar. Hayatımızı bir sanat eseri olursak düşünecek olursak bu insanların eserleri karanlık ve iç karatıcıdır. Halbuki hayatta bir şansımız vardır ve bu şansı acizlik ve mutsuzlık ile harcamak ziyandan başka bir şey değildir. Geriye dönüp baktığımızda çoğu şeyin ne kadar önemsiz olduğunu anlarız. Hangimiz geçmişimize baktığımızda bıraktığımız mirasın mutsuz ve melankolik olmasını isteriz ki?
İşte böyle insanların yanı sıra, bir de hayatı güzelleştirmeye çalışan sanatçılar da vardır. Yaşadıkları en kötü olaylara bile olgunca yaklaşırlar ve uzun vadede en mutlu olanlar da onlardır. Tabii ki de bu, mutsuz olma hakkımız olmadığı veya üzüldüğümüzde bunu içimizde şişelememiz gerektiği anlamına gelmiyor. Fakat, algı gücümüz bu kadar gelişmişken vaktimizi geçici duygularda kaptırmak sadece bize zarar verir. Herkesin kendi hayatı vardır ve eninde sonunda herkes kendi hayatından sorumludur. Biz de kendi eserlerimiz sanatçıları olarak tatmin edici ve keyifli bir yaşam bırakmalıyız. İnsanlar bizi hatırladıklarında ne kadar pozitif ve hayat dolu olduğumuz düşünmeli.
Sonuç olarak, olaylara bakış açılarımız bizim tüm hayatımızı şekillendirir. Bu yüzden kendimizi asla küçümsememliyiz ve bu gücü itinayla kullanmalıyız. Bir sanat eseri olan yaşamımızı mahvetmek de bir şaheser haline getirmek de bizim elimizde.

(Visited 10 times, 1 visits today)