Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yapılan alfabe değişikliği, Türk milletinin eğitim ve kültür hayatında önemli bir dönüm noktasıydı. Eğer o dönemde bir öğrenci olsaydım, bu köklü değişikliğin hem olumlu hem de olumsuz pek çok etkisiyle karşılaşabilirdim.
Öncelikle, alfabedeki bu yeniliklerin başında, okuma ve yazma sürecinin daha hızlı ve kolay hale gelmesi geliyordu. Latin harfleri, Türkçenin fonetik yapısına uygun olduğu için, her harfin bir sese karşılık gelmesi, dil öğrenimini daha basit ve anlaşılır hale getirirdi. Yeni alfabenin öğrenilmesi, eski Osmanlı alfabesindeki Arap harflerinin zorluklarını ortadan kaldırır ve öğrenciler olarak, okuma yazma becerilerimizi daha kısa sürede geliştirebilirdik. Ayrıca, okuryazarlık oranı hızla artarak, daha fazla insanın eğitim alması sağlanabilirdi. Bu, toplumsal olarak büyük bir ilerlemeydi.
Alfabe değişikliğinin en büyük avantajı, okuma ve yazma öğrenmenin kolaylaşmasıydı. Latin harfleri, Türkçenin fonetik yapısına uygun olduğundan, her harf bir sesi ifade eder ve bu da dil öğrenimini hızlandırırdı. Öğrenciler, yeni alfabe sayesinde daha kısa sürede okuma yazma öğrenebilir, okuryazarlık oranı artardı. Ayrıca, Türk halkı, Batı ile daha kolay iletişim kurabilir, eğitimde modernleşme sağlanabilirdi.
Ancak, alfabe değişikliğinin bazı dezavantajları da vardı. Eski alfabeyle yazılmış olan çok sayıda tarihî ve edebi eser artık zor anlaşılır hale geldi. Öğrenciler, eski yazılı kaynaklara erişimde zorluk yaşar, bu da tarihî ve kültürel mirasla bağ kurmayı güçleştirirdi. Ayrıca, bazı büyüklerimiz eski alfabeyi kullanmaya devam ettiğinden, iletişimde kuşaklar arası farklar ortaya çıkabilirdi. Bu durum, kültürel bir kopuşa neden olabilirdi.
Ancak, alfabe değişikliği bazı olumsuz durumları da beraberinde getirmişti. Yeni alfabenin kabul edilmesiyle birlikte, eski Türkçe yazılmış pek çok metni okuyabilmek, anlamak ve bu metinleri doğru yorumlayabilmek zorlaşmıştı. Osmanlıca eserler, tarihî belgeler ve eski yazılı kaynaklar artık ulaşılabilir değildi. Bu durum, hem öğrenciler için hem de araştırmacılar için bir engel oluşturmuştu. Ayrıca, aile büyüklerimizin hala eski alfabeleri kullanması, onların yazılarını okumak için ekstra bir çaba gerektiriyordu. Bu zorluklar, dil ve kültürümüzün geçmişine dair kayıplara neden olabilirdi.
Sonuç olarak, alfabe değişikliği, Türk eğitim hayatında büyük bir devrim yaratmıştı. Eskiden kullandığımız kelimeleri biz modern bir şekilde harmanlayarak bize sunmuştur. Yeni alfabe, okuma yazma süreçlerini kolaylaştırırken, eski yazılı metinlere ulaşmada zorluklar yaratıyordu. Bir öğrenci olarak, bu dönemde yaşadığım zorluklar, aynı zamanda modernleşmenin ve eğitimdeki dönüşümün önemli bir parçasıydı.