Sahip olduklarınızın kıymetini bilin! Çevremizdeki insanlar, kötü zamanlar geçirdiklerinde onların yanında olmaya çalışırız. Birini üzgün gördüğümüzde yanına gider ve onu rahatlatacak şeyler söyleriz, kendi çapımızda yardım etmek isteriz. Ama en sonunda sarf ettiğimiz cümleler hep aynı yere çıkar: Senden daha zor şeyler yaşayanlar var, olaylara iyi yönünden bakmaya çalış, kaybettiklerinin değil şu anda yanında ve hayatında olanların kıymetini bil. İşte bütün sihri bozan ancak bir yandan da her şeyin anahtarı olan o iki kelime: kıymet bilmek. Herkese tavsiye veriyoruz sahip olduklarının kıymetini bilmekle ilgili, peki hayat denen oyunda sıra bize geldiği zaman yaşamımızın kıymetini ne kadar biliyoruz? Ciğerlerimize havanın dolduğu her anın, karanlık gecenin kaybolup yerini yepyeni fırsatlarla dolu güne bıraktığı zamanların kıymetini biliyor muyuz?
Sahip olduklarınızın kıymetini bilin! Çevrenizde sizden daha kötü durumlarda olan ve sizin elinizdekilere sahip olmak için birçok şeyini feda edebilecek insanlar olduğu için değil, sahip olduklarınız size özel olduğu için onların kıymetini bilin. Acılarımızı hep başkalarının acılarıyla kıyaslarız, hayata karşı öfkeyle dolar içimiz: Ben bunları hak etmedim! Ama yaşadıklarımızı başkalarıyla kıyaslayarak en büyük hatayı en baştan yapmış oluyoruz. Çünkü çektiğimiz acıların, göğüs gerdiğimiz zorlukların hepsi bize özeldir. Eninde sonunda gelip geçer ancak biliriz ki can sıkıcı olaylar ya bize bir şeyler katmıştır ya da bizden bir şey götürmüştür. Yani bizim bir parçamız haline gelmiştir. Hayatımıza renk katan olayların kıymetini bilmemiz gerektiği gibi, gözyaşı döktüğümüz meselelerin de kıymetini bilmeliyiz çünkü aslında hepsi bizi biz yapan elementler.
Sahip olduklarınızın kıymetini bilin! Çünkü gün gelir söylenerek yaptığınız şeyleri yapamaz hale gelirsiniz ve iş işten geçtikten sonra onların değerini anlarsınız. Pişmanlık… İnsan psikolojisinin en büyük kabusu. Kitaplara, filmlere konu olmuş; hepsinin de ana teması aynı. Gözümüzün önünde olanı göremeyip onu kaybettikten sonra aslında hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapladığının farkına varmak ve peşinden gelen, ne kadar düşünmemeye çalışsan da geceleri kafanı yastığına koyduğun zaman zihnine hücum eden düşüncelerin getirdiği, ruhuna bir karabasan gibi çöken pişmanlık duygusu. İşte bu karabasanla uğraşmamak için hayatın size getirdiklerinin farkına varın ve onların değerini bilin; iyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle…
Sahip olduklarınızın kıymetini bilin! Çünkü şu an yaşadığınız anın bir tekrarı yok, bir daha asla o ana dönemeyeceksiniz. Carpe diem. Herkesin bildiği, ağızdan ağıza dolaşmış klişeleşmiş iki kelime. Ancak tecrübe ettiklerimizin değerini anlamak için anı yaşamalıyız, geçmişi veya geleceği dert etmeden o an elimizdekilerin kıymetini bilirsek gelecekte yaşayacağımız pişmanlıkları en aza indirmiş oluruz. Ayrıca geçmişinde takılı kalanlar veya her anını geleceğini planlamaya çalışarak geçirenler, ellerinde sadece bulundukları anların olduğunu unutur ve asla tam olarak anı yaşamış olmaz. Aklı ya geçmişindedir ya da gelecekte ama elinde olan tek gerçek şey yaşadığı andır. Yaşadığınız anın kıymetini bilin, geçmişinizden ders çıkarın ancak sizi ele geçirmesine izin vermeyin; geleceğinizi düşünün ancak sadece gelecek hayalleriyle yaşamayın. Hayalleriniz gerçekleşmediği zaman bile elinizde keyfini çıkararak, kıymetini bilerek yaşadığınız anların hatırası kalsın.
Sahip olduklarınızın kıymetini bilin! Sabah yataktan zorla kalkıp gittiğiniz işinizin, size bir tebessümle selam veren insanların, mutlu olmanız için sadece yanınızda olması yeten kişilerin kıymetini bilin. Algıladığınız her şeyin kıymetini bilin; eski bir melodi kulağınıza çalındığındaki o nostalji hissinin, bir parfümün hatırlattığı hatıraların değerini bilin. Kavgalarınızın, üzüntülerinizin, nefretlerinizin kıymetini bilin. En önemlisi de kendinizin kıymetini bilin, sizden bir tane daha yok. Diğerleri gibi olmadığınız için kendi üstünüze gitmeyin, farklılıklarınızın kıymetini bilin.
Sevdiklerinizle yaşadığınız unutulmaz bayramların değerini bilin…