Aldatılmış Sesler

Bu eski eve girdiğimizden beri aklımda aynı cümle yankılanıyor. Durmasını ne kadar istesemde çaresizce dinliyor hatta bazen dışımdan tekrar ediyorum. Ama her ne kadar yüksek sesle de söylesem kendimi duyamıyorum. Buradan hem birlikte hem de sağ sağlim çıkamayacağımızı biliyorum ama bunu kabullenmek için dikkatim fazla dağınık. Tekrar… cümle her seferinde farklı bir kişiden duyuluyor. Birkaçını tanıyor gibi oluyorum ama çıkaramıyorum çünkü her ne zaman başka bir şey düşünmeye çalışsam; onları daha sesli, daha şiddetli ve daha net işitiyorum. Zihnimdeki bu yabancılara kapıyı açan bendim…

Çok gerçekçiler. Sanki kulağıma dikilmiş vücutsuz dudaklar gibiler. Bana ezberletmeye çalışıyormuş gibi aynı şeyi tekrarlıyorlar. Aynı soruyu durmadan soruyorlar. Cevabı biliyorum ama bir türlü söyleyemiyorum. Sanki vicdanım beni kendimi daha fazla batırmaktan kurtarmaya çalışıyor ancak bütün hayatım boyunca onu dinlemedikten sonra şu an dinleyeceğim ne malum? Bu yüzden cevabı biliyorum.

Kulaklarımı kapatmak istiyorum ama ne kulağım ne de elim var. Onların sesleri zihnimdeki her boşluğu doldurdukça sağır olmak istiyorum. Sesleri o kadar yüksek ki yalpalıyormuş gibi oluyor, kendime takılıp düşüyorum fakat canım yanmıyor. Görüşüm bulanıyor, gözlerimi söküp atmak istiyorum. Her şey üstüme geliyormuş gibi, sanki karaya vurmuşum ve öfkeli dalgalar giderek şiddetlenerek beni tekrar tekrar kıyıya vuruyor. Ne dalgalar duruyor ne de sürekli tekrarladıkları cümle. Yüzümde nasıl bir ifade var emin değilim; üzgün, öfkeli, korkmuş olabilir mi? Hissettiklerim küçücük bir kelimeye sığacak kadar basit ve ya sade bir duygu ile ifade edilebilecek kadar hafif değil. Başım dönüyor ve tek görebildiğim şey karanlık.

Yeniden görmeye başladığımda kendimi küçük bir odada buluyorum. Odadaki tek camdan  giren loş ışıkla neye baktığımı zar zor anlıyorum. Soyulan duvar kağıdının arkasından görünen duvarlar çürümüş, yerler ne olduğu anlaşılmayan pisliklerle dolu. Üst üste konulan mobilya ve eşyalar odanın genelini kaplıyor. Sonra herşeyden daha rahatsız edici bir sessizlik çöküyor, evi bile ürkütüyor. Bana asırlar gibi gelen bir süredir duyduğum o cümleyi tekrar ve son bir kez duyuyorum,

‘’Bunu duymaya hazır mısın?’’

Yerde onu görüyorum. Hayatımda ilk defa bir kamera veya ayna aracılığı olmadan kendi bedenime bakıyorum. Kireç gibi beyaz yüzü ve dağınık saçlarıyla neredeyse benim bile tanıyamayacağım bir halde, hareketsiz bir şekilde orada yatıyor.

‘’Neyi?’’ Saatlerdir ilk defa konuşuyorum ama kendi sesimi duymuyorum. Sesin kaynağını bulmaya çalışarak çırpınıyorum ama diğerleri gibi bu da hiçbir yerden geliyor ve heryerde yankılanıyor.

‘’Onlara yaptıklarını ve bunun onları nasıl etkilediğini. Söylediğin yalanlarla adeta savurduğun bıçağının yaraladığı herkesin sana demek istediği herşeyi. Onlara yaşattığın umutsuz gün, gece ve öğlenleri. Yanlış yaptığın herkesin gönlündekileri.’’

Bu sözler üstüne kendimi bi boşlukta hissediyorum. Buraya geldiğimden beri duyduğum sesler…

‘’Olamaz! Ben onların hiçbirini tanımıyorum! Birinin bile sesini bilmiyorum!’’

‘’Onlar seni çok iyi tanıyorlar. Sen her ne kadar düşünsen de anlayamayacağın için ben sana açıklayayayım. Sen iğrenç bir insansın! Kendinden başkasını düşünmez, bencil ve yalancı bir sahtekarın tekisin! Bir sürü insanı sırtından bıçakladın ve onları hatırlamıyorsun çünkü onlara yaptığın gibi kendine de yalan söyledin. Her yalanınla onları daha çok unuttun ve olmasını istediğin kişilere dönüştürüdün. Zaten bir yalancıdan ne bekleyebilirsin ki? Kendi gönlünü rahatlatmak için onları zihninde bambaşka insanlar olarak yarattın ve kendini hep haklı gördün. Şimdi soruma cevap ver, bunu duymaya hazır mısın?’’

‘’Eğer hayır dersem?’’

‘’Sana iki seçenek sunacağız. Ya evet deyip bütün yanlışlarını kabullenirsin ya da hayır deyip korkak gibi sorunlarınla yüzleşmek yerine onlara sırtını dönersin. Eğer yanlışlarını üstlenmeyi tercih edersen yerde zavallı gibi duran bedenini alıp buradan gidebilirsin ama  kaçmayı seçersen şunu unutma ki bedeli çok büyük olacak.’’

Bunları zaten biliyorum. Bu evin içine adım attığımdan beri sadece birimizin geri dışarı çıkabileceğini… Eğer hayır dersem bana ne olacağı ile ilgili tek bir fikrim yok fakat onun bu odadan çıkamayacağı kesin. Evet dersem de…

‘’Cevabını duymaya hazırız. Ya kendini seçersin ya da kendini!’’

‘’Hayır.’’ Cevap verdiğim anda oda dönmeye ve gözlerimin önünden yok olmaya başlıyor ve eriyip gidiyor.

Ben onun zihniyim ve onu ölüme terkettim. Bende artık aldatılmış seslerden biriyim.

 

(Visited 57 times, 1 visits today)