Alçak Gönüllülük mü Değer Biçmek mi?

Felsefe tarihinin iki etkili isimlerinden olan Friedrich Nietzsche ve Yunus Emre, insanın kendine ve başkalarına karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği konusunda farklı görüşlere sahiptir. Bu iki düşünürün görüş ayrılıkları, farklı felsefi ve kültürel bağlamlardan kaynaklanmaktadır. Nietzsche, bireyin kendi değerini bilmesi ve kendine saygı duyması gerektiğini savunurken, Yunus Emre alçak gönüllülüğün insanın erdemini yücelttiğini vurgular.

Friedrich Nietzsche, 19. yüzyılın sonlarında yaşamış Alman bir filozoftur. “Alçak gönüllülük insanın erdemini yüceltir.” sözüyle bireyselliği ve kişisel gücü vurgular. Nietzsche’ye göre, insanın kendi potansiyelini gerçekleştirmesi, herkese nazik davranması, üstinsan olma yolunda ilerlemesi, saygınlığını artırır. Bu bağlamda, kendine değer biçmek, bireyin kendi yeteneklerini ve potansiyelini tanıması ve bunları en üst düzeyde kullanması anlamına gelir.

Nietzsche’nin bu görüşü, bireyin özgüvenini ve bağımsızlığını artırır. Kendi değerini bilen bir kişi, toplumsal normlara ve dış etkilere karşı daha dirençli olur. Bu da, kişinin kendi hayatını daha iyi yönetmesini sağlar. Ancak, bu yaklaşımın aşırı bireyselliğe ve bencilliğe yol açabileceği eleştirileri de vardır. Nietzsche’nin felsefesi, bazen toplumsal uyumu ve işbirliğini göz ardı edebilir bu da söylediği sözünü olumsuz yapan etkenlerden biridir.

Yunus Emre, 13. yüzyılda yaşamış Türk bir şair ve düşünürdür. Kendine değer biçmek insanın saygınlığını artırır.” sözüyle sevgi, hoşgörü ve tevazu üzerine kuruludur. Yunus Emre, insanın kendi nefsini terbiye etmesi ve başkalarına karşı mütevazı olması gerektiğini savunur. Fakat alçak gönüllülüğün, kişinin kendi değerini küçümsemesi değil, başkalarına karşı saygılı ve hoşgörülü olması anlamına geldiğini de vurgular.

Yunus Emre’nin bu yaklaşımı, toplumsal uyumu ve barışı destekler. Alçak gönüllü bir kişi, başkalarıyla daha iyi ilişkiler kurar ve toplumsal çatışmaları azaltır. Ancak, aşırı tevazu, kişinin kendi değerini küçümsemesine ve pasif bir tutum sergilemesine neden olabilir. Bu da, bireyin kendi potansiyelini gerçekleştirmesini engelleyebilir.

Her iki düşünürün de haklı olduğu noktalar vardır. Nietzsche’nin bireyselliği ve kendine değer biçmeyi vurgulaması, kişinin kendi potansiyelini gerçekleştirmesi ve özgüvenini artırması açısından önemlidir. Ancak, bu yaklaşım bazen aşırı bireyselliğe, bencilliğe, kötülüğe yol açabilir. Öte yandan, Yunus Emre’nin alçak gönüllülüğü yüceltmesi, toplumsal uyum ve barış için gereklidir. Ancak, aşırı tevazu, kişinin kendi değerini küçümsemesine ve pasif bir tutum sergilemesine neden olabilir.

Sonuç olarak, dengeli bir yaklaşım her şeyin en iyisidir. Fakat bana göre Yunus Emre’nin sözü daha doğrudur çünkü bana göre Yunus Emre sözüyle o olması gereken dengeyi daha iyi anlatmış ve vurgulamıştır. Kişi, hem kendine değer biçmeli hem de alçak gönüllü olmalıdır. Kendine değer biçmek, kişinin özgüvenini ve saygınlığını artırırken, alçak gönüllülük, erdemini ve toplumsal ilişkilerini yüceltir. Fakat bunların sınırları olmalıdır ve bu sınırlar hiçbir zaman aşılmamalıdır.

 

(Visited 7 times, 1 visits today)