Akrep ve Yelkovanın Dansı

O sabah, radikal bir kararla bu yolculuğa çıkmaya karar verdiğim günü sabahıydı. Bu yolculuk beni nereye götürdü, nereye götürüyor, bir yere götürdü mü henüz karar veremesem de gitmekten epey memnun olduğum bir yoldu bu. Ucu nereye çıktığını bilmediğim…

Önce her sabah yaptığım gibi kahvemi demledim. Sıcak kahvemin buharlarıyla burnuma yolculuk eden acı kokusu bana eşlik ederken çok huyum olmasa bile kendime basit de olsa bir kahvaltı hazırlamaya karar verdim.  Ne zamandan kaldığını anımsayamadığım bir parça ekşimiş peynir ile 3 tane siyah zeytin çıkartıp sofraya koydum. Kabuğu şaşırtıcı biçimde kalın olan bir domatesi doğradıktan sonra üstüne biraz tuz biraz da kekik serip ince bir tabaka zeytin yağı gezdirerek kendimi biraz şımartmak istedim. Normalde güne güzel başlamam gereken çok önemli günler haricinde kendime kahvaltı hazırlayamayacak kadar hayattan bıkmış bir insan olsam da bugün nedense böyle bir lüksü kendime layık görmekten hiç çekinmemiştim. Sanırım yolculuğum da tam da bunu sorgularken başladı. Kendime sorduğum “Bugünü kahvaltı etmeye değer kılan şey neydi?” sorusuna bir cevap bulamıyordum. Gün içinde önemli bir iş toplantım ya da bir arkadaş buluşmam bile yoktu. Gün daha bu kadar tazeyken kendimi ödüllendirmeye nasıl karar vermiştim? Daha bu soru kafamda kalabalık bir otobüste oturacak yer arayan yedi buçuk aylık hamile bir kadın gibi dolanırken sonraki durakta bir de atmış beş yaş üstü bir teyze bindi. Bir günü önemli kılan şey neydi? Bir günümün önemli olup olmadığındaki kriterim gerçekten de başkalarıyla olan bir araya gelmelerim miydi? O zaman bu beni hayatını başkalarını etkilemek üzere yaşayan biri yapmaz mıydı?

Aldığım yolun büyük bir kısmı bu soruların kafamda beklenmedik bir biçimde yankılanmasıyla alındı. Bu noktada babamın küçüklüğümde bana sürekli verdiği başarmanın yarısının başlamak olduğuna dair dersler aklıma geldi ve neden aldığım yolun büyük bir kısmının bu soruların kafamda yer bulmasıyla alınmış olduğunu daha iyi oturttum. Ayrıca, bu sorulara henüz bir yanıt bulamadığımı düşünürsek yolculuğum için kilometre taşı olarak gösterebileceğim çok da bir şey yok. “Bir hamile, bir yaşlı, bir engelli, bir de gazinin bulunduğu otobüste oturacak yer kalmamıştır, siz hangisine yer verirsiniz?” gibi sorular içeren bir ahlak testine gibi hissetmeye başlamıştım kendimi. Fiziksel yer değiştirmemin sıfır olduğu bu yolculuğumda otobüs benzetmelerinin altında boğulmak üzereydim ki biraz da olsa nefes alma fırsatım oldu. Burnuma dolan kahve kokusu mu yoksa komşumun ağlayan bebeği mi ayılttı beni bilmiyorum ama bir anda silkinerek kendime geldiğimi anlamanız için bir insan sarrafı olmanız gerekmezdi.

Bu silkinmeden sonra beynimde bir karamel gibi eriyen düşüncelerimin arasında fark ettim ki hayat bir cep saati gibiydi. Ne yazık ki bu cep saati, Orhan Pamuğun tasvir ettiği o mutlu olduğun zamanı anlayan ve zamanı kendiliğinden durduran saat değildi. Bu saatin yelkovanı sanki tam aksi için çabalıyordu. Hayatta önemli olduğunu düşündüğümüz şeyler hemen gözümüzün önünden kayıp gidiyor, hayati kararları çok çabuk almamız bekleniyordu. Bütün bunlar olurken de zevk almadığımız aktivitelerde ise sanki akrep ve yelkovan iki mıknatısın eş kutupları gibi saatimizin iki ucuna hücum ediyor ve bir daha buluşmamaya yemin etmiş aşıklar gibi birbirlerine yaklaşmıyorlardı. Benim bugün bu kahvaltıyı etmem de bu yüzdendi sanırım. Bu kahvaltıyı layık gördüğüm kişi kendim değil, ayrı kalmalarına kıyamadığım akrep ve yelkovandı. Biraz güzel vakit geçirerek onlara o çok sevdikleri danslarını yapmaları için fırsat vermek istemiştim belki de.

Otobüsümün pala bıyıklı yaşlı kaptanı artık son durağa yaklaştığımızı işaret ederken arkadan da kahvemin hazır olduğunu bana bildiren bir dijital uyarı sesi duyuyorum. Kahvemi aldıktan sonra sihirli saatimin akrep ve yelkovanına bakıyorum. Kaptana daha bir işaret yapmadan o, bu durakta da inmeyeceğimi anlıyor ve nazikçe kafasını aşağı yukarı yaparak anlamış olduğunu bana da bildiriyor. Ben, yolculuğuma devam ediyorum. Tanımadığım bir kaptanın sürdüğü bir otobüste, benim sayemde kur yapan akrep ve yelkovanımla.

(Visited 128 times, 1 visits today)