Saatlerce bir sınıfın içinde oturup dikkatlice öğretmenini dinle. Sana verilen bilgileri beynine işle çünkü onlar doğru. Sorgulama, sadece öğren ve sınavlardan yüksek not al. Sanat gerekli ama dersler daha önemli, ne de olsa başarılı olmak güzel notlardan geçer. Bu sözler çoğu öğrenciye tanıdık gelmiş olmalı.
Biz öğrenciler hepimiz aynı beklentilerin öznesiyiz. Derslerimizde iyi olmalı, gelecekte nitelikli bir üniversite kazanıp birer meslek sahibi olmalıyız. Yıllarca beynimize milyonlarca bilgi yüklemeli, kendimizi tanıyamadan geleceğimizi planlamalıyız. Günümüz eğitim sisteminin özeti bu değil midir?
Ahmet Ümit’in de dile getirdiği gibi “Bize çalışkan köleler değil, yaratıcı zekalar gerek.” Eğitim sisteminde asırlardır bizlere aynı bilgiler yükleniyor ve çalışkan insanlar yetiştirmek amaçlanıyor. Dünya değişirken öğretilen bilgiler değişmezse biz gelişemez sistemin birer kölesi oluruz. Gelişmek için en önce etrafımızı farklı açılardan inceleyebilmeliyiz bu da yaratıcılıkla başlar. Eğer hepimiz dünyaya aynı pencereden bakarsak fabrikadan çıkan birer üründen farkımız kalmaz.
Bence eğitim sisteminin odağı farklıyı normalleştirmek değil, olanı geliştirmek olmalı. Örneğin, bazı öğrenciler matematikte zorlanırken dil konusunda oldukça yeteneklidir. Ancak matematik yapamadıkları için istedikleri üniversiteyi çoğu zaman kazanamazlar. Dil kabiliyeti olan bu öğrenci ileri düzey matematikten muaf tutulup ayrıntılı bir dil eğitimi alırsa hem sevdiği işi yapar hem de dalında başarılı bir birey olur. İşte kendi alanında iyi bir noktaya geldiğinde ise yaratıcılığını kullanıp gelişmeye odaklanır.
Halihazırda bulunan sistemde ilgilendiklerimiz, kabiliyetlerimiz hiçe sayılarak birçok derste iyi olmamız bekleniyor. Bu aklımızı karıştırdığı gibi yaratıcı düşünmemizi de engelliyor. Bence bunun önüne geçilebilmesi için kabiliyetlerimizi öğrenmek ve bizleri ona göre eğitmek için uygulamalar yapılabilir. Öğrenci çoğu dersi görmeye devam edeceği gibi bunların sayısı azaltılabilir ve yerlerine uygulamalar sonucu elde edilen ders yerleştirilebilir.
Çocukken hepimiz çok daha yaratıcı, yenilikçiydik çünkü sorumluluklarımız ve bilgilerimiz henüz azdı. Etrafımızda gördüklerimizi incelerdik, ne olduğunu öğrenmek için çabalardık. Gördüğüm çoğu şeyin ne olduğunu çevremdekilere sorduğumu hatırlıyorum. Şimdi ise kalıp bilgiler bizlere veriliyor, biz neden öyle olduğunu sorgulayamadan beynimizde yer ediyorlar.
Okul sadece ders odaklı olmamalı sanata ve hobilere de önem verilmeli. Beynimizin çalışmak için yemeğe ve suya ihtiyacı olduğu gibi dinlenmeye ve eğlenmeye de ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Resim çizmek, müzik dinlemek ve çalmak, spor yapmak, kitap okumak…Bunlar insanların yaparken mutlu oldukları eylemlerin sadece birkaçı. Mutlu ve dinlenmiş bir bireyin konsantrasyonu artacaktır, okul açısından bakarsak derslere daha kolay odaklanabilecektir.
Eğitim olmalı ve hep var olacak da. Albert Einstein’ın da dediği gibi “Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir.” Eğitim bizim düşünebilmemiz için aklın eğitilmesidir aslında. Ancak bence eğitim günümüzde amacına hizmet etmemeye başladı. Düşünmeyi öğrenmiyor, önceden düşünülüp doğrulananları adeta aklımızın rafına diziyoruz.