Bazı düşüne ve kalıplar biz istesek de istemesek de beynimize işlemiştir. Bu düşünce ve kalıplardan arınıp da kendi eğilimlerine yönelebilen insanlar gerçekten özgür insanlardır. Bu düşünce ve kalıplardan bir örnek verip bu konu üzerine yoğunlaşmak istersek eğer benim konuşmak istediğim konu birey eğilimleri, toplum baskısı, yetenek ve ilgi alanlarını içerir.
Bu konular tamam da toplum baskısı neden? Şöyle, toplum baskısı dediğimiz kavram düşündüğümüzden daha güçlü ve ezici bir baskıdır. Bireyin kendi yeteneklerini ve eğilimlerini hiçe sayarak birçok şeyi küçümser çünkü toplum baskısı. Mesela, anne-baba çocuğunun bir doktor, avukat, öğretmen ya da bunun gibi “zeka” isteyen mesleklerden birine sahip olmasını isteyebilir. Lakin çocuk bunların hiçbirini istemiyordur, o bir dalgıç ya da komedyen ya da fotoğrafçı veyahut bunlar gibi farklı, yaratıcı ancak ülke imkanlarının pek içerisinde olmayan meslek tercihleri yapabilir; eğilimleri, yetenekleri bu yöndedir ve onu bu mesleklere iter. Bu meslekler onu mutlu edecektir. Ancak toplum baskısı olarak adlandırmak istediğim psikolojik ağırlık; onun bu eğilimleri ya da yeteneklerini küçümsemesine ve kendisini yeteneksiz olarak görüp hayatı boyunca kodlandığı o nitelikli ve iyi gelirli işi mutsuz bir şekilde yapmaya iter. Toplum baskısı bana kalırsa budur. Çünkü toplum nitelikli ve işe yarayacak olan meslek ya da yeteneklerin, zor bölümlerden mezun eden meslekler ve yeteneklerin ise bu bölümlerden mezun olmaya yarayacak yetenekler olduğuna inanır ve bu düşünceyi bizlere işler.
Atladığımız kısım ise toplumun bize nitelik olarak dayattığı sahte eğilimlerin sadece bulunduğumuz toplum için nitelikli ve verimli olduğu gerçeğidir. “Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” demiş Einstein. Yani balık kendi alanının gerçekten en iyilerindendir ama konu ağaca tırmanmaya gelince kendi alanındaki yetenekleri olsa dahi bu yetenekler ve nitelikler yok sayılır. Balık aslında yeteneksiz değildir ama olaylar böyle ilerlediği için kendisini bu yönde düşünmeye itmiştir.
Balık yüzme konusunda iyiyse, bu konuda çalışırken mutlu oluyorsa ve eğilimi bu yöndeyse, onu ağaca çıkamıyor diye yargılamak haksızlıktır. Balığın eğilimi o yönde değil çünkü. Yani insanları da bu tür kategorilere sokmak ve onları eğilimlerinin olmadıkları şeyleri yapmaya zorlayıp onlardan iyi şeyler beklemek de aynı mantığa tekabül eder. Bu da adil bir düzen değildir. Her dahi kendi eğilimi olduğu ve onu mutlu eden konuda parlar, o konuda özgür ve rahattır. Kuş gibi düşünebiliriz. Bir kuşu kafese koyup da ondan gökyüzüne çıkmasını beklememiz yanlışsa insanlardan da bunu beklemek yanlıştır.