Bir zamanlar yeşil ada diye bir ada varmış. bu adaya yeşil ada denilmesinin sebebi adanın neredeyse tamamının ağaçlarla kaplı olmasıymış. Adanın ormanlarında yaban kedisi, maymun, koala, bukalemun gibi hayvanlar yaşıyormuş, adanın sahilleri tertemizmiş. adanın tek bir şelalesi var, o da dünyanın en büyük şelalesi. Bu şelalenin arkasında keşfedilmemiş gizemli bir yer varmış.
annem, babam, kardeşim ve ben Fransa’ dan New York’a gitmek için gemiye binmiştik. Yolculuğumuz çok güzel geçiyordu. ta ki o olay oluncaya kadar. okyanusta giderken gemimizin motoru bir anda arızalandı. Motor çalışmadığı için dalgalar bizi yeşil adaya sürükledi.
Gemiden iner inmez sahilde bir sandık fark ettim. Kardeşimle ben sandığı açmak için heyecanlanmıştık. acaba içinde elmas ya da altın mı vardı? Sandığı açtığımızda gözlerimize inanamadık. içerisinde bir sürü meyve sebze fidanları vardı. fidanları kaldırınca altından gizlenmiş bir kağıt çıktı. kağıtta şöyle yazıyordu. Adanın şelalesine git ve fidanları ek. bir süpriz ile karşılaşacaksın.
Annem ve babama şelalenin adanın ortasında olabileceğini söyledim. Adanın ortasına doğru yürümeye başladık. Biraz ilerledikten sonra şelaleyi bulduk. Hayatımda gördüğüm en güzel şelaleydi. Şelalenin parladığı yere doğru gittim. Orada bir kapı vardı. Hemen annem, babam ve kardeşime seslendim. Biz yaklaşınca kapı kendiliğinden açıldı. Kapıdan girince bomboş bir arazi gördüm. Sandıktan çıkardığım meyve ve sebze fidanlarını bu boş araziye ektik. Fidanları ekince her yer parlamaya başladı. Parlamadan dolayı adanın en yüksek yerinde bir ağaç belirdi. Ağaç bize yaptıklarımızdan dolayı teşekkür etti ve karşılığında 3 dilek hakkımız olduğunu söyledi.
Kardeşim hemen birinci ve ikinci dilek hakkımızı kullanarak hamburger ve ketçap istedi. Üçüncü dilek hakkımızı da kardeşime bırakmadan ben kullandım. Eve bir an önce dönmek istediğimizi söyledim. Eve dönmüştük. Eve dönünce babam akşama kadar odasından çıkmadı. Odaya merak edip gizlice girdim. Babamın yaptığı tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Babam adayı çizmişti. O anda anladım ki aslında o kapıdan geçtiğimiz yerde insanlar elmas, altın aramak için bütün ağaçları kesmişlerdi. Ama sihirli çam ağacı fidanları bir sandığa koyup sahile saklamış. o zaman anladım ki ağaçlar elmas ve altından daha değerlidir.