Takvimlerin haziran ayını gösterdiği çok güzel bir yaz günüydü. O gün Esila ve ailesi her yaz olduğu gibi Bodrumdaki yazlıklarına gideceklerdi. Sabah erken saatlerde uyanıp yola koyuldular. Esila yazlığa gitmeyi çok sevmiyordu çünkü orada babasıyla birlikte yaşadığı anıları aklına geliyordu ve bu onu üzüyordu. Ama artık Esila bunu yenmiş ve kendi ayaklarının üstünde durmayı öğrenmişti. Fakat ister istemez içine bir hüzün çöküyordu.
Bodrum’a vardıklarında hava aşırı derecede sıcak ve bunaltıcıydı. Eve doğru baktı. Doğrusu özlemişti burayı. Bu üç katlı evin her yeri anılar ile doluydu. Esila sıcak havadan bir an önce kurtulmak için denize girmek istedi. Fakat annesine yardım etmesi gerektiği için bu planı daha sonraya attı. Korumların yardımı ile valizlerini indirip eve doğru ilerledi. Bu sırada dikkatini başka bir şey çekti. Karşı evin bahçesinde hoşlandığı çocuk Ateş duruyordu. Onu burada görmeyi beklemiyordu çünkü o buraya çok sık uğramazdı. Esila onu görünce içi kıpır kıpır oldu. Esila, Ateş’e doğru bakarken bir anda Ateş kafasını kaldırdı ve göz göze geldiler. Ateş ilk başta Esila’yı tanıyamadı. Çünkü en son gördüğünden oldukça güzelleşmişti. Altın sarısı saçları, iri mavi gözleri ve belirgin vücut hatları oldukça dikkat çekiyordu. Ateş kızı süzmeyi bırakınca Esila’nın da onu süzdüğünü yakaladı. İster istemez mutlu olmuştu ve nezaketen dişlerini göstererek gülümsedi. Esila hala daha Ateş’in etkisinden çıkamamıştı. Ateş’in de aynı Esila gibi gözleri maviydi fakat gözlerine inat saçları simsiyahtı ve bu durum onu daha karizmatik yapıyordu. Esila da Ateş’e gülümsedikten sonra aiçeri girmesi gerektiği için evin girişine doğru yol aldı.
Evin içinde girince onu ilk salon karşıladı. Salon oldukça büyüktü ve salonun her bir tarafından bahçeye açılan kapılar vardı. En üst kat Esila’nın odasıydı. Orayı kendi isteğine göre dekore etmişti. Odasına girince direk kendini yatağa attı. Yol onu fazlasıyla yormuştu. Esila üstünü değiştirdikten sonra bahçeye inmeye karar verdi. Aşağı inince annesi ve kardeşlerini yemek yerken gördü. Onlarla biraz atıştırıp sohbet ettikten sonra bahçeye dinlenmeye çıkacağını söyledi. Esila bahçeye çıkınca çarşaf gibi gözüken deniz ile karşılaştı. Bu manzarayı da oldukça özlemişti. Daha sonra eline kitabını aldı ve ağaçların arasına asılmış olan hamağa uzandı. Kitabını okumaya başlamadan önce yıldızlara bakıp biraz düşünmeye başladı. Babasını iki yıl önce kaybetmişti. Babası düşmanı tartından öldürülmüştü fakat o kişi asla bulunamamıştı. Esila da o kişiyi her yerde aramış fakat bir sonuca ulaşamamıştı. Böyle dalıp giderken telefonu çaldı. Arayan asistanı Begüm’dü. Esila, kuzeni ile birlikte babasından kalan mimarlık şirketini yönetiyordu. Aslında Esila’nın mesleği grafik tasarımcısıydı. Fakat Esila babasının yolundan gitmiş, hayalindeki mesleği bırakmıştı. Tabii bu sırada Ateş’in onu izlediğinin farkında değildi. Ateş ve arkadaşları kendi bahçelerinde oturuyorlardı. Ateş aslında Esila çıktığından beri onu izliyordu. Genç kadın sabahtan beri bir türlü aklından çıkmıyordu. Esila aramayı sonlandırdığında arkasını döndü ve Ateş’in bakışlarıyla karşılaştı. Esila da bu yüzden cesaretlendi ve ‘’iyi akşamlar’’ diye seslendi. Ateş ise ‘’İyi akşamlar, isterseniz sizde bizde katılın.’’ demişti. Esila yanındaki arkadaşlarını daha yeni fark ediyordu. İkisi erkek birisi kız olmak üzere dört kişi oturuyorlardı. Esila ne diyeceğini şaşırdı ve en sonunda ‘’Çok teşekkür ederim. Size rahatsızlık veremeyeyim.’’ diyerek teklifini reddetti. Çünkü Esila için günlük bu kadar adrenalin yeterdi. Fakat Ateş daha çok ısrar edince Esila da kabul etmek zorunda kaldı.
Karşı bahçeye geçiyordu ki tam o sırada bahçeden gelen gürültüyle yerinden sıçradı. Bu gürültü silah sesiydi. Burada böyle şeylere karşılaşılmazdı. O yüzden Esila hemen evin içinden silahını alarak dışarı çıktı. Ateş ve arkadaşları neler olduğunu anlayamadığı için donup kaldılar. Daha sonra Ateş olayları kavrayıp hemen Esila’nın peşinden koştu. Gördüğü manzara pek iç açıcı değildi. Çünkü Esila bir adamın elinde kafasına silah doğrultulmuş şekilde duruyordu. Karşılarında konuştukları birisi vardı fakat Ateş onun kim olduğunu göremedi. Esila bir anda adama kafa attı ve silahı yere düşürdü. Hemen ayağı ile silahı uzaklaştırdı. Esila korumlara doğru ”Hemen depoya!” diyerek adamı teslim etti. O sırada da karşılarında konuştukları kişi Esila’ya doğru koşarak sarıldı. Ateş bu görüntüyü görünce içi anlam veremediği şekilde hüzün doldu. Esila Ateş’i fark etmediği için onları izlediğini görmedi. Kuzeni Bartu ile adamı konuşturmak amacıyla depoya doğru yol alacakları sırada Esila, Ateş’in kendi arabasına bindiğini gördü. Onunla konuşmak için koşmaya başladı. Fakat Ateş ona kızgın olduğu için arkasına bile bakmadan arabasını çalıştırıp gitti. Esila bu duruma üzüldü çünkü böyle aşırı bir tepkiyi beklemiyordu. O da yavaşça Bartu’nun yanına gitmeye başladı.
Depoya geldiklerinde adamın elleri ve ayaklarının bağlı şekilde oturduğunu gördüler. Yanına gittiklerinde adam da onlara baktı. Adamı konuşturduklarında Esila donmuştu. Çünkü adamın söyledikleri akıl alacak şeyler değildi. Adam Esila’ya gerçek babasının kendisi olduğunu şimdiki ailesinin onu evlat edindiğini söyledi. Ayrıca bir şey daha ekledi. Babası olarak bildiği kişi aslında hiç ölmemişti. Adam onu alı koymuştu. Esila duyduklarını idrak edemedi. Bunların doğru olma olasılığını düşünmek bile istemedi fakat karşısındaki adam çok net konuşuyor gibiydi. Esila tabii ki hemen inanmayarak ertesi gün DNA testi yaptırdı ve gördükleri sonuçunda gerçek babasının o adam olduğunu öğrendi. Esila artık bir şey hissetmiyordu. Ailesi olarak bildiği kişilerin asıl ailesi olmadığını ve babası olarak bildiği kişinin onun yüzünden esir alındığını öğrendiği için ne hissedeceğini bilmiyordu. Gerçek babasından gerçekleri öğrendi ve diğer babasının yerini öğrenip onu oradan kurtardı. Eve geldiğinde Esila harap haldeydi. Çok karmaşık duygular içerisindeydi. Ailesinin neden ona daha önce söylemediklerini merak etti ve bu yüzden her şey açıklığa kavuşabilmesi için ailecek bu konuyu konuştular. Esila çok üzgündü fakat o adamın yanına gitme gibi bir düşüncesi yoktu çünkü asıl onu büyüten, bir şeyler öğreten kişilerin hakkını ödeyemez ve onları asla bırakmazdı. Akşam vakitlerinde Esila dalgın dalgın bahçeye doğru çıktı. Yavaş adımlarla deniz kenarına gitti ve yere uzandı. Olan bütün her şeyi düşünmeye başladı ve artık göz yaşları dayanmadı. Bu yaşananlar ona çok ağır gelmişti. Ateş ise Esila’nın bahçeye çıkarken görmüş ve seslenmişti. Fakat Esila o kadar dalgındı ki onu duymamıştı bile. Ateş o yaşananlardan sonra her şeyi öğrenmiş ve Esila için çok üzülmüştü ve bu kadar fevri davrandığı için kendine kızmıştı.
Ateş, Esila duymayınca onun peşinden gitmeye başladı. Biraz uzaktan izledikten sonra o da Esila’nın yanına uzandı. Esila ilk kimin geldiğini fark etmemişti. Sonra geleni görünce hem şaşırmış hem de heyecanlanmıştı. Ateş ona nasıl olduğunu sordu ve böylelikle onların sohbeti başlamış oldu. Esila olanları anlatmaya başladığında Ateş ona destek olmuş ve her zaman yanında olacağını söylemişti. Ateş ve Esila sustuklarında birbirlerine sarılmış gün batımına bakıyorlardı. İlk başta fark edemeselerde artık birbirlerinden hoşlandıklarını kabul etmişlerdi. Esila artık mutluydu. Çünkü babası ölmemiş ve sevdiğine kavuşmuştu. Bazı kötü şeyler olsa da yine günün sonunda mutluluğa bir şekil ulaşmıştı.