Peyami Safa bir gün demiştir ki: “Eğer kimse birbirine acımasaydı, acınacak kimse bulunmazdı.” Bu söz kanımca subjektif olmasına rağmen doğruluğu şüphe götürmeyen bir olgu. Bunun en büyük sebepleri ise ilk olarak bence birine acımak kimsenin haddi olan bir şey değildir.
Acımak duygusu bence insanın doğuştan geldiği düşünülen ego hissiyle direkt bağlantılıdır. İnsan öğrenilen en büyük çaresizliği olan egosunun maalesef farkında bile değildir. Acıma duygusunun kişinin kendini herhangi bir konuda üstün görmesinden kaynaklandığı düşünülür ancak ben bunun tam tersine inanıyorum çünkü bir insanın kendini üstün göstermeye çalışması veya kendinin üstün olmadığını bile bilmeyerek kendini üstün olduğuna inandırmaya çalışmasından kaynaklanan bi acizlik duygusudur acımak. Ayrıca ünlü bir deyiş der ki: “Acıma, acınacak duruma düşersin.” Bu söz az önce savunduğum düşünceyi aynen destekler biçimdedir. Bence en çok “acınmaya” ihtiyaç duyanlar ise acımayı hobi haline getirenlerdir. En çok neyi savunuyosa veya ne olduğunu savunuyorsa bir insan en çok o konuda eksiktir. Yani en çok “Ben iyiyim.” diyen insan aslında en kötü olan insandır aslında. Aynı şekilde birini en çok acıyan kişi acınmaya en çok ihtiyaç duyan kişilerdir. Çünkü acımak ezilmemek için ezmenin şart olduğunu düşünen insanların mentalitesidir. Bu aslında bireylerin tek başına yaptıkları bir hata değildir. Kültürel gelişimler, toplum baskısı ve benzeri birçok sebepten ötürü insanlar acıma duygusunu normal karşılamaktadır. Toplumda ezmezsen ezilirsin duygusunu acımazsan acınırsın ifadesiyle bir tutan büyük bir kesim insanların algısını çok rahat bir şekilde yönetebilmektedir. Ezik egolu ve düşünmekten aciz hayatında monotonluktan başka bir şey olmayan insanlar ise bunun doğru olduğuna inanmış durumdadır. Bu “sözde cahillikle” savaşmanın tek yolu ise acımanın bir duygu değil bir saklanma yolu olduğunu öğretmek ve hatta kendinin ne olduğunu insanlara açmanın bir utanç kaynağı değil, kendilerini daha iyi anlatmanın ve yükselmenin en büyük yolunun bu olduğunu anlatabiliriz. Elbette kültür, gelenek görenek gibi olgular yüzünden bu hissin değiştirilmesi neredeyse imkansızdır.
İkinci olarak ise acımak duygusun kaynağı gerçekten fazla iyi niyetli olmaktan geçer. Böyle insanların kalpleri o kadar temizdir ki başkalarının mutsuzluğu onları öylesine mutsuz eder. Bu tür ne kadar masum görünse de daha tehlikeli olduğu kanaatindeyim. Bu görüşe sahip olmamin en temel sebebi ise bu şekilde gerçekleşen bir acıma duygusunun iki tarafa da büyük zararı olur ve parazitik bir etki yaratır. Acıyan kişi başkasının kötü durumuna üzülürken kendine boşu boşuna zarar verir. Acınan taraf ise kendi eksikliğini hisseder ve de üstüne üstlük acizliğini hissettiren kişiyle ilgili husumetlere de yol açabilir.
Sonuç olarak acımak hiçbir açıdan ve kimseye güzel değildir. Hiç kimse bu hissi hissetmek zorunda bırakılmamalıdır çünkü hiç kimse acınmayı hak etmez.