Her birey hayatı boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşır. Bazılarının savaşı ana rahmine düştüğü an başlar, bazıları doğduğu an kafa tutar yaşama… Herkesin zorluğu başkadır, ne zaman karşımıza çıkar bilemeyiz ama hepimiz zorluklarla mücadele ederiz hayatımızda. Annelerimizin de dediği gibi, hayatın kendisi bir sınavdır ve o sınava ne kadar çalışsak da, her soruyu kolayca yapamayız, bazen yanlış yaparız, bazen doğru zannederiz ama yanlıştır cevabımız. Bazen çalışmadığımız yerden gelir sorular ama her defasında deneriz pes etmeden. Bizi var eden şey de budur. Çünkü acı, bizi insan yapar. Karşılaştığımız her zorluk aslında bizi güçlendiren birer sınavdır. Bizim dostumuzdur karşımıza çıkan engeller, sırdaşımızdır bizi yıkmaya çalışan acılar. Onlarla güçleniriz aslında farkında bile olmadan. Bu nedenle karşımıza çıkan acıları sevmeliyiz, zorluklara pes etmeden katlanmalıyız.
Doğduğumuz zaman ağlamaya başlarız hepimiz bilmediğimiz bir yere gelmiş olmanın korkusuyla. Ama sonra parmağına sarıldığımız annemizin teni sakinleştirir bizi. Onun bizi sarmalaması korkumuzu kaldırır ortadan. Ama bazıları bulamaz o dalı tutunmak için. Bazıları o zaman başlar hayata kafa tutmaya. Kimi için kazanamadığı sınavıdır mücadelesi, kimi için bir türlü karşılık bulamadığı aşkıdır, bazılarının yıllardır alamadığı evdir, bazılarının hiç sahip olamadığı sıcak bir kucak… Herkes farklı şekillerde karşılaşır hayatın önüne sunduğu sınavlarla. Bazen hazırlıksız yakalanırız aynı öğretmenlerimizin bir anda yaptığı sözlüler gibi, bazen çalışsak da geçemeyiz sınavdan. Ama hep deneriz, yenileceğimizi bilsek de. Özdemir Asaf’ın çok güzel bir sözü vardır bu konuyla ilgili. Der ki, “Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu.” Aslında bizi pes etmemeye iten de budur. Bu olmalıdır.
Hayatımızda karşılaştığımız zorluklar bizi daha güçlü kılar. Mesela yapamadığımız her sınav bizi daha fazla çalışmaya iter. Başaramadığımız her şeyde daha çok çabalamaya başlarız. Bu sayede başarılı oluruz aslında. Başarı adımlarını tırmanmamızda en büyük destekçimiz zorluklarımızdır biz ne kadar onları istemesek, sevmesek de. Ağladığımız her gecenin sabahına daha güçlü uyanırız, başarısız olduğumuz her işin sonunda daha da hırslanırız farkında bile olmadan. Hepimiz yağmur damlaları gibiyiz aslında. Hayat bizi bir yere savuruyor ve biz gidiyoruz. Bazen camlara çarpıyor bizi, bazen soğuk kaldırım taşlarına. Bazen bir çiçeğin üstüne düşüp can oluyoruz o çiçeğe, bazen de bir karıncayı öldürecek kadar acımasız. Ama önemli olan düştüğümüz soğuk kaldırımlardan daha güçlü kalkmaktır, çarptığımız camlardan güç alarak doğrulmaktır.
Hepimiz savaşırız hayatla farkında bile olmadan. Ama önemli olan pes etmeden daha güçlü kalkmaktır o zorluğun altından. Çünkü unutmamamız gereken şey şudur: Zorluklar bizi daha güçlü yapar. Bu nedenle acılarımıza sahip çıkmalıyız, onlardan kaçmamalıyız. Mutluluklarımız kalabalıktır ama acılarımızın bizden başka kimsesi yoktur. Onlara sahip çıkmalıyız. Onlardan kaçarak kazanamayız hiçbir savaşı. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza kitabında söylediği gibi, “Gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar.”