Sen paha biçilemezsin. Fikirlerinle, düşüncelerinle çok değerlisin. Özelliklerin, beğenilerin ve hissiyatların var. Ancak elinde tuttuğun teknolojik cihazın bütün bunlara engel olduğunu ve seni senden uzaklaştırdığı gerçeğini kabullenmeni istiyorum. Seni sen yapan bütün niteliklerinin onun tarafından köreltildiğini görebiliyor musun?
Bundan çok değil, yaklaşık 20 yıl önce telefonlar sadece haberleşmek için kullanılıyordu. Henüz beyinlerimiz yıkanmamıştı, özgün ve duyarlı bireylerdik. Örneğin yiyeceğimiz yemek, fotoğrafı çekilip arkadaşlarımızla paylaşılmazdı. O yemek bir kase daha fazla pişirilip komşumuzla dostumuzla paylaşılırdı. ‘’Paylaşılan yemek’’ kavramı soyut bir eylem değildi anlayacağınız. Soyut olan ancak yanında getirdiği sevgi ve saygıydı.
Sevgiler, aşklar bir kalp emojisine sığdırılmazdı. Sayfa sayfa mektuplar döşenir, alfabedeki 29 harf az gelirdi insana. Şimdiyse bırakın kalp emojisini, sosyal medyada tanışıp bir kez olsun görüşmemiş insanlar yaşadıklarını aşk, arkadaşlık ya da paylaşım sanıyorlar. Halbuki duygudan bile ne kadar uzaktalar… Sosyalleşmekten, yeni insanlar tanımaktan aciz bir toplum yetişiyor. Arkadaşlık görevini bir akıllı telefon görüyor onlar için. Bir futbol, bir hokey maçı için ne topa ihtiyaç duyuyorlar ne arkadaşa. Ne de olsa ellerindeki telefonda hepsi mevcut!
Eskiden oynanılan oyunları düşünsenize: gazoz kapağı, körebe, dokuztaş… Şimdi neden oynanmıyor bu oyunlar? Şimdi neden dışarı çıkmıyor çocuklar? Şimdi neden yalnız ve niçin asosyal bu insanlar?
Televizyon subliminal mesaj içerikli çizgi filmleriyle dolup taşıyor. Anne babalar ise bu çizgi filmleri çocuğuna yemek yedirebilmek, onu uyutabilmek, susturabilmek adına kullanıyor. Televizyon yoksa bile eline bir tablet bir telefon tutuşturuluyor. Eğitici çizgi film bahanesi ise dillere pelesenk olmuş durumda. Kimi kandırıyorsunuz? Bilmiyor musunuz o yaşta bir şeyler öğrenmek için en etkili yolun 5 duyu organı harekete geçirmek olduğunu? Daha ”anne, baba” diyemeyen küçüklerin beyinleri uyuşuyor. Peki ya bunu yapan ebeveynlere ne demeli? Görmezden mi geliyorlar yoksa bu televizyon kör mü ediyor, insanların farkındalıklarını mı sömürüyor? Merak ediyorum doğrusu. Çocuğumuzun elinden tutup parka götürmek zor geliyor artık. Çünkü tembelleşiyoruz, beyin nöronlarımız dahi eski aktifliğini yitiriyor. Hatta teknoloji sağlığınızın en büyük düşmanı bile diyebiliriz. Diyetisyenler boşuna mı ‘’Televizyon karşısında yemek yemeyin.’’ diyor, uzmanlar boşuna mı ‘’Telefonlarınızla aynı odada uyumayın.’’ diyor, bir düşünün! Unutmayın bu düşmanı siz yarattınız. Yok etmek sizin elinizde. Yok etmek sizin elinizde değilse bile onu yüceltmeye dur diyebilirsiniz.
Çocuklarda meydana gelen birçok psikolojik rahatsızlığın nedenini de hayatımızın merkezine yerleştirdiğimiz bu cihazlarda bulabiliriz. Bu yüzyılın çocukları bir önceki yüzyıla nazaran daha yalnızsa bunun sebebi 10 kişi ile oynanacak oyunları bile bir grup robotun gerçekleştiriyor oluşudur. Çocuklar birtakım problemler için psikolog psikolog gezdirilmemelidir. Tek yapılması gereken kendi yarattığınız düşmanı kendi ellerinizle ortadan kaldırmaktır. Ve sizler bunu yapamayacak kadar güçsüz bireyler değilsiniz!
Hayat damarlarınız teknolojiye bağlı değil. Açın gözlerinizi, kurtulun bu saçmalıktan!
Aç Gözlerini Teknoloji Çağı
(Visited 323 times, 1 visits today)