Ablam İçin

Babamı kaybedeli daha bir ay bile olmamıştı. Annem üzüntüden kendini paralıyor, geceleri uyumuyordu. Bir gün durumu ağırlaştı. Ablamla ben onu da kaybetmekten korkuyorduk. Ameliyata girmesi gerektiğini söylediler. Sabaha kadar hastanede bekledik. Sabah doktor ameliyathaneden çıktı ve onu kaybettiğimizi söyledi. Dünya başıma yıkılmıştı. Bir ay içinde önce babam, sonra da annem gitmişti. Sahip olduğum bir ablam kalmıştı sadece.

O günden sonra beni ablam yetiştirdi. Hem annem, hem babam olmuştu. Sorumluluklarımız artmıştı. Başımızın çaresine kendimiz bakmayı öğrendik. Yaralıydık ve birbirimize bağlandık. Ne olursa olsun birbirimizi bırakmayacağımıza söz vermiştik.

Bu olaydan on yıl sonrasındayız. Ablamın düğünü için tüm hazırlıkları yapmış şimdi de ona gelin buketi almaya gidiyoruz. Düğüne tam bir hafta var ve ablamın mutluluğu gözlerinden okunuyor.  Onun yüzündeki tebessümü görmek içimi ısıtıyor. Ama ben hala bu duruma alışmış değildim. Ablam gittiğinde kimsesiz kalacaktım. Ama onun mutluluğu benim de mutluluğum. Bunca yıl benden sıkılmıştır belki de. Problemlerimi çözmekten, korkularımla uğraşmaktan… Umarım bana zorunlu olduğu için bakmamıştır. Umarım ona çok yük olmamışımdır bu zamana kadar.

Bir hafta; ablama bir asır gibi, bana saniye gibi gelmişti. Ablam beyazlar içindeydi. Başında duvak, üstünde annemin zarif gelinliği vardı. İşte ablama veda edeceğim güne gelmiştik. Umarım hep mutlu olur, yüzündeki gülümseme hiçbir zaman kaybolmaz.

Tam altı ay geçti. Hastayım, doktorlar okula gitmemem gerektiğini evde dinlenmem gerektiğini söylediler. Bu sene mezun olamayacağım. Ablamın bunlardan haberi yok. Görüşmeye devam ediyorduk ama son zamanlarda yanına gitmiyorum. Hastalığımı öğrenmesini istemiyorum. Üzülmesine dayanamam.

Hastalığım ilerledi, bir haftadır hastanedeyim. Yataktan kalkamaz hale geldim. Düşünebildiğim tek şey ablam. Yanımda olmasını istediğim tek kişi ablamdı. Onu çok özlüyorum. Annemle babamı özlediğim gibi. Öğrendiği zaman geçmişteki yaralarını deşecektim.

Doktor odama girdi. Durumumun gün geçtikçe kötüleştiğini, hiçbir ilerleme kaydedemediğimizi söyledi. “Ben kimseye hastalığımı söyleyemedim. Fazla vaktim kalmadı, bu durumdan bir an önce kurtulmalıyım.” dedim. Aniden kapı açıldı. Ablam çok telaşlı gözüküyordu. Gözleri dolmuştu. Yanıma geldi önce elimi kavradı ardından yumuşak, sıcak bir öpücük kondurdu. “Neden söylemedin?” dedi. Boğazım düğümlendi. Beş dakika boyunca derin bir sessizlik sardı etrafı. Gözlerine bakamıyordum. Eğer bakarsam gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamaz serbest bırakırdım. Acaba konuşsam son sözlerimi mi söylemiş olurdum? Sessizliğimi korumaya devam ettim. “İyileşeceksin, ben yanındayım.” dedi. Ona güveniyordum. İçimde ufacık bir umut kaldıysa onu aydınlatıyordu. Ona ihtiyacım vardı.

Doktor, ablamın çıkması gerektiğini söyledi. İtiraz edemedi. O çıkarken “Hoşça kal.” dedim arkasından. Vücudum iyice güçsüzleşmişti. Bu iki kelimeyi söylerken nasıl zorlandığımı anlatamam. Galiba yakında ölümün ağlarına düşecektim.

Çok riskli bir ameliyat oldum ve başarıyla sonuçlandı. Ablam beni kaybetme korkusu yaşadığı için onların evine yerleşmemi teklif etti. Şu an ablamlara beraber yaşıyoruz. Şimdi gerçekten birbirimize başta verdiğimiz sözü tutuyoruz.

 

(Visited 200 times, 1 visits today)