Adalet ve Eşitlik kavramları birbirlerinden farklı kavramlardır, buna karşın birbirlerine zıt kavramlar da değildirler. Genel olarak bu iki kavram birbirlerini bir yere kadar desteklerler ve birbirleriyle ilişkilidirler.
Öncelikle adalet kavramından başlayalım. Adalet kavramı temel olarak bireye haklar tanırken hakların eşitliğinden ziyade sonuçta bütün bireyler arasındaki eşitliği savunur. Yani sonuçta herkesin eşit olmasını savunur.
Eşitlik kavramı ise bireye haklar tanırken eşit haklar tanımayı savunur fakat o anki durumu bireyler arası farkı ve benzeri faktörleri hesaba katmaz. Yani sonuçta verilen hakların eşit olması savunulur.
İki kavram arasındaki farkı bir de belli bir örnek üzerinden inceleyelim. Mesela iki kişi olsun bunlardan biri işçi ve 1000 lira maaşı var diğeri ise patron ve 10000 lira maaşı var. Eğer devlet işçiden yüzde on, patrondan yüzde on vergi alırsa bu eşitlik olur. Fakat işçiden 200 lira, patrondan 9200 lira vergi alırsa ve sonuçta ikisinin de elin geçen para 800 lira olursa bu adalet olur.
Genel olarak baktığımızda eşitlik, adalet kavramına göre daha sığ bir düşüncedir. Fakat şu da bir gerçektir ki eğer adalet sağlanırsa sonrasında eşitlik bu adaleti korur. Fakat adalet sağlanmadan eşitlik uygulanırsa burada eşitlik adaleti korumadığı gibi engeller de.
Eşitlik güçlüye de güçsüze de aynı imkanı sağlarken adalet güçlüyü de güçsüzü de aynı konuma getirmeye çalışır. Bu yüzden gelişmiş toplumlarda eşit bir sistem yerine adil bir sistem vardır.
Eşitlik her ne kadar adaletin olmadığı bir topluma adalet getiremese de güçsüz ile güçsüz arasındaki uçurumun yükselmesini bir nebze olsun önler. Adaletin olduğu bir toplumda ise adalete pekiştirir. Çünkü Bülent Ecevit’in de dediği gibi “Eşitlik her zaman adil değildir”.
Her toplum ilk kurulduğu anda eşittir ve eğer bu eşitlik sürdürülürse adalet de doğal olarak sağlanmış olur. Fakat eşitlikten bir kez taviz verilirse bu tavizin oluşturacağı eşitlik sürdürülerek giderilmez ve adaleti bozar. Günümüz toplumunda oluşan işçi ve patron sınıfı da bunun en güzel örneğidir.
Sınıfların olduğu bir toplumda adaletten söz edilemez. Çünkü eğer bir sınıfın diğer bir sınıfa üstünlüğü varsa bu iki sınıf arasında ekonomik farklar vardır, refah düzeyleri arasında uçurumlar vardır. Böyle bozulmuş bir toplumda bırakın adaleti eşitlikten dahi söz edilemez.
Sonuç olarak eşitlik bireyin sahip olduğu haklar arasındaki eşitliği savunurken, adalet bireyler arası tam eşitliği savunur. Bireylerin eşit olduğu bir toplumda zaten eşitlik ve adaletin yolları kesişir ve aralarındaki farklar kalkar. Ayrıca bu şartların sağlandığı bir toplum da gelişir ve güçlenir, refah düzeyi artar, mutluluk artar. Kısacası eşitlik kavramı o ana kadar olan eşitsizlikleri yok sayarak mevcut uygulamaları eşit kılarken adalet kavramı genel manada bir mutlak eşitliği savunur ve aralarındaki fark da özetle budur.