Evrenle ve nasıl işlediğiyle ilgili bilmediğimiz bir sürü şey var. Bunlardan biri de karanlık enerji ve karanlık madde. Bu ikisi birlikte evrenin yaklaşık %96’sını oluşturuyor. Bizim yaşadığımız ve duygularımızla net bir şekilde algılayabildiğimiz kısım %4’ü.
Karanlık maddeyi de, enerjiyi de şu ana kadar hiç doğrudan gözlemleyemedik. Anlamlandıramadığımız bazı durumları açıklayabilmek için oluşturduğumuz kavramlar gibiler daha çok. Karanlık madde için durum şu şekilde: Galaksilerde o bulutumsu bütünlüğü bir arada tutabilecek yeterlilikte yerçekimi sağlayabilecek kadar normal madde yok. Ama yine de nasılsa bir aradalar. Yörüngesel hesaplamalarımızda beklediğimiz sonuçlara ulaşamıyoruz, gözlemleyemediğimiz fazladan bir çekim alanı var gibi, ve işte alın size karanlık madde. Karanlık madde çekim gücü uygular, karanlık enerji ise iter. Birbirleriyle alakalı oldukları tek şey onları gözlemleyemiyor oluşumuzdur. O yüzden karanlık deriz.
1929 yılında, Edward Hubble, yine teleskobundan gökyüzünü seyrederken garip bir şey fark etti. Yıldızlardan gelen ışığın dalgaboyu istikrarlı bir şekilde spektrumun kırmızı tarafına doğru kayıyordu. Bunun anlamı ise o yıldızlarla birbirimizden uzaklaştığımız oluyor. Artık evrenin genişlediğini bildiğimize göre onu bir şeylere bağlama zamanı geldi demektir. Bu genişlemenin büyük patlamaya bağlı olduğu ve yerçekiminin yavaşça genişlemeyi durduracağı gibi bir sürü teori ortaya atıldı ancak bunları bir kenara attık. Şu an biliyoruz ki evrenin genişlemesi daha bile hızlanıyor.
Büyük patlama oldu, evren genişlemeye başladı, sonra genişlemeye devam etti. Biraz daha genişledi, daha da genişledi. O kadar genişledi ki genişlemesi genişledi. Genişleme kısmına kadar tamamdık ama genişlemesinin genişlemesi (hızlanması) kafamızı karıştırdı. Bir şey var, gittikçe güçleniyor, uyguladığı güç artıyor. Ve biz bu şeyi göremiyoruz. Sadece etkilerinden haberdarız. Alın size karanlık enerji. Açıklayamadığımız bir konsept daha. Evrenin başlangıcının ve sonunun muhtemelen cevabı. Anlamak için henüz belki de fazla maymun olduğumuz bir başka konu. Peki bir gün nasıl çalıştığını tam olarak anlar, ne olduğunu öğrenirsek?
Evrenin nasıl sonlanacağını öğrenmek bizi bir boşlukta bırakabilir. En sonunda ne olacak? evren içine mi çökecek, genişlemesi duracak mı, veya genişlemesi hiçbir zaman durmayacak ve bütün madde birbirinden çok çok uzaklara mı ayrılacak. Belki tekrar enerjiye dönüşene kadar bütün madde bu genişlemeye ayak uyduracak. Belki her şey en sonunda o kadar genişleyecek ki enerji bile kendi içinde bölünecek. Belki de çok büyük kütleler bir araya gelip bir direniş oluşturacak, bildiğimiz karadeliklerin ötesinde bir şey. Bunları şu an bilemeyiz, ve bence bize yaşamak, eylemde bulunmak için motivasyon veren şey de bu. Bilinmeyen.
Nerden geldik ve nereye gidiyoruz, bunları çok çok büyük olasılıkla hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz ve belki de böyle olması daha iyi. Bilinmeyen için motive olan, duygu barındıran ve motive olduğu için eyleme geçen canlılarız.